TÜRKİYEYoğurt, İstanbul Şehri, Kız Kulesi, Peribacaları, Pamukkale, Türk Döneri, Türk Mutfağı,Nemrut Dağı,Truva Atı,Efes Antik Kenti,Ağrı Dağı,Türk Rakısı,Topkapı Sarayı, Truva,Efes,Bergama Harabeleri,Ayasofya Camii, İstanbul ve Çanakkale Boğazları,Kazdağı (İda),
İNGİLTEREThames Nehri, Brıtısh Museum, Oxford Üniversitesi, Tower Brıdge, Bıg Beng Saat Kulesi, Wembley Stadı, Wımbledon Tenis Turnuvası, M.Jagger ( R.Stones ), P.Collins, Queen ( Fredy Mercury ), Rooben Hood ,İngiliz Porseleni, Çay Kültürü ( Beş Çayı ), İngiliz Pubları, Lordlar Kamarası, Londra, Liverpool, Birmingham şehirleri, Hyde Park, Endüstri Devrimi, Londra Borsası, Soldan akan Trafik, Kraliçe Elizabeth, İnç, Mil gibi ölçü birimleri, Francis Bacon, Bertrand Russel, Sheakespeare, Charles Dickens, George Orwell, Agatha Christie, Harold Pinter gibi yazarları, Windsor Kraliyet Sarayı, Devler Kaldırımı, Balmumundan ünlü heykellerinin sergilendiği Madame Tussaud Müzesi
HOLLANDAHaarlem Lale Bahçeleri, Yel Değirmenleri, Montofon ve Holstein Cinsi İnekleri, Peynir Üretimi, Denizin Doldurulması İle Oluşturulan Topraklar (Polderler), Çiçek Bahçeleri, Rotterdam Limanı, Amsterdam, Den Haag (insan hakları mahkemesi) ,Lahey (uluslararası adalet divanı) ve Maastricht Şehirleri, Van Gogh, Rembredant gibi Ressamları
AFGANİSTANHayber Geçidi, Kaşmir Dokuması, Afgan Tazısı, Kabil Şehri,Hindikuş Dağları,Budda (Bamian) Kaya Heykelleri ve Tapınakları,(Taliban tarafından tahrip edildi)Halı Kilim Dokumacılığı,Mezar-ı Şerif ,Kandahar'daki Hırka-i Şerif Camii
ARJANTİNTango Dansı, Eva Peron, Patagonya, Iguazu Şelalesi, And Dağları ve Aconcagua zirvesi ( Güney Amerikanın en yüksek zirvesi ) Büyükbaş Hayvan Besiciliği ve Arjantin Bifteği, Et, yün ve şarap üretimi, Başkent Buenos Aires, Colon Tiyatrosu, Jorge luis Borges
AVUSTURALYAAyers Rock Kayalığı ( Dünyadaki en büyük monolit; Güneşin konumuna göre renk değiştirir. Aborjinlerin kutsal tapınağıdır.) Aborjinler ( Avustralya'nı n kırkbin yıllık yerlileri ) Tasmanya Canavarı, Sydney’deki Opera Binası, Kanguru, Koyun Besiciliği, Okaliptus Ağaçları, Koala Ayısı ( keseli ayı ), Uçamayan Emu Kuşu, hertürlü sesi taklit edebilen Lir kuşu, Havlamayı bilmeyen köpek Dingo, Kakadu Ulusal Parkı, Melbourne Şehri, Büyük Mercan Kayalıkları, Yazar Patrick White
BREZİLYARio Karnavalı, Amazon Nehri, Tropikal Yağmur Ormanları, Kahve ve Muz Üretimi, Futbol, Iguazu Şelalesi, Şekerkamışı Üretimi ve İhracatı, Rio de Janerio Şehri ve Ünlü Copa Cabana Plajı, Sao Paulo, Brassilia ve Salvador Şehirleri, Mimar Oscar Niemeyer ( Başkent BraHİNDİSTANTac Mahal ( Agra ), Amristar Altın Tapınağı ( Sih Tapınağı ), İndus ve Ganj Nehirleri, Bilgisayar Yazılımı, Çay, Pirinç ve Hint Keneviri Üretimi, Mahatma Gandhi, Tagore, Salman Rüştü, Bombay, Kalküta, Yeni Delhi Şehirleri, Himalaya Dağları, Hindistan Cevizi, Mango Meyvesi, Budizm Dini, Ayur Veda, Sankrist Dili ve Alfabesi, Vittala ve Dilwara Tapınakları, Kobra Yılanları ile Ünlü Hint Fakirlerissilia'yı tasarladı ), Kahve satış limanı Santos şehri
6/29/2009
6/26/2009
SHAKESPEARE DER Kİ....
İyi ol fakat çok iyi olma. Birazcık huysuz ol fakat çok değil.
İçinden geliyorsa dua et. Eğer sana rahatlık veriyorsa arada bir küfür de et.
Etrafındakilere mümkün olduğunca dostça davran, müşfik ol.
Eğer bir gün kötü davranmanı gerektirecek bir durum karşısında kalırsan; bağır, çağır, kır, dök ve unut!
Her zaman ve her yerde eline geçen bütün saadeti yakala, en ufak bir parçanın bile kaçmasına izin verme.
Yaşa, her şeyden önce yaşa ve sırf tesadüfen bu dünyaya gelmiş olduğun için, laf olsun diye günlerini geçirme.
Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan; bütün kalbin, ruhun ve bedeninle sev!
Hayatını o şekilde yaşa ki; her an kendi elini sıkabilesin ve her gün faydalı olan, hiç olmazsa bir şey yap ki; gecelerin yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine 'ben elimden geleni yaptım' diyebilesin.
Düşüncelerin neyse hayatın da odur.
Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.W. SHAKESPEARE
İçinden geliyorsa dua et. Eğer sana rahatlık veriyorsa arada bir küfür de et.
Etrafındakilere mümkün olduğunca dostça davran, müşfik ol.
Eğer bir gün kötü davranmanı gerektirecek bir durum karşısında kalırsan; bağır, çağır, kır, dök ve unut!
Her zaman ve her yerde eline geçen bütün saadeti yakala, en ufak bir parçanın bile kaçmasına izin verme.
Yaşa, her şeyden önce yaşa ve sırf tesadüfen bu dünyaya gelmiş olduğun için, laf olsun diye günlerini geçirme.
Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan; bütün kalbin, ruhun ve bedeninle sev!
Hayatını o şekilde yaşa ki; her an kendi elini sıkabilesin ve her gün faydalı olan, hiç olmazsa bir şey yap ki; gecelerin yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine 'ben elimden geleni yaptım' diyebilesin.
Düşüncelerin neyse hayatın da odur.
Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.W. SHAKESPEARE
İngiltere'de trafik niçin soldan akar?
Bir zamanlar herkes İngilizler gibi yolun solundan gidiyordu. Bunun için de çok geçerli bir sebep vardı.
Yüzyıllarca önce yolun karşısından gelenin dost mu, yoksa düşman mı olduğunu kestirmek mümkün
değildi. İnsanların çoğu sağ ellerini kullandıkları için, yolun solundan, duvar dibinden (yaya veya atla)
giderek sol taraflarım emniyete alır, sağ ellerini kılıçlarını hemen çekecek şekilde hazır bekletirlerdi.
Yolun solundan seyahat, ilk defa 1300 yıllarında, papanın Roma'ya gelecek hacıların yolda karmaşaya
sebep vermemeleri için, yolun solundan gitmelerini söylemesiyle resmileşti ve yüzyıllar boyu devam etti.
18. yüzyılın sonlarında ABD'de birçok atın çektiği posta arabalarında, sürücü koltuğu yoktu ve sürücü en
arkada ve soldaki atın üstünde oturuyordu. Bu da yolun solundan gidildiğinde karşıdan geleni ve yolun
kontrolünü zorlaştmyordu.
Çok geçmeden ABD'de trafik sağdan işlemeye başladı. Fransız İhtilali sırasında, ihtilalin liderlerinden
Maximilien Ro-bespierre, büyük bir olasılıkla Katolik kiliseye meydan okuyanlara bir jest olsun diye,
Parislilerden yollann sağından gitmelerini istedi.
Bir süre sonra aslında kendisi de bir solak olan Napolyon, ordulanndaki ikmal arabalannın yollann
sağından gitmeleri emrini verdi ve zaptettiği her ülkede de bu uygulamayı hayata geçirdi.
İngiltere hiçbir zaman Napolyon tarafından zapt edilemediğinden İngilizler yolun solundan gitme
alışkanlıklanndan vazgeçmediler. Avustralya, Hindistan gibi tüm eski sömürgelerinde de bu usulü devam
ettirdiler.
Zaten İngilizler'de Amerikalılardan farklı olarak sürücü arabanın üstünde ve sağında oturuyordu.
Modern araba teknolojisinin gelişmesi ile bu gelişimin dünyada öncüsü olan ABD'de sürücü koltuğu ve
direksiyon sağdan gidişe uygun olarak sola konuldu ve dünyanın birçok bölgesinde bu şekilde yaygınlaştı.
İngiltere'de ve eski sömürgelerinde, trafik akışını sağ şeride almanın faturası o kadar yüklüdür ki, artık isteseler
de kolay kolay bunu yapamazlar.
Yüzyıllarca önce yolun karşısından gelenin dost mu, yoksa düşman mı olduğunu kestirmek mümkün
değildi. İnsanların çoğu sağ ellerini kullandıkları için, yolun solundan, duvar dibinden (yaya veya atla)
giderek sol taraflarım emniyete alır, sağ ellerini kılıçlarını hemen çekecek şekilde hazır bekletirlerdi.
Yolun solundan seyahat, ilk defa 1300 yıllarında, papanın Roma'ya gelecek hacıların yolda karmaşaya
sebep vermemeleri için, yolun solundan gitmelerini söylemesiyle resmileşti ve yüzyıllar boyu devam etti.
18. yüzyılın sonlarında ABD'de birçok atın çektiği posta arabalarında, sürücü koltuğu yoktu ve sürücü en
arkada ve soldaki atın üstünde oturuyordu. Bu da yolun solundan gidildiğinde karşıdan geleni ve yolun
kontrolünü zorlaştmyordu.
Çok geçmeden ABD'de trafik sağdan işlemeye başladı. Fransız İhtilali sırasında, ihtilalin liderlerinden
Maximilien Ro-bespierre, büyük bir olasılıkla Katolik kiliseye meydan okuyanlara bir jest olsun diye,
Parislilerden yollann sağından gitmelerini istedi.
Bir süre sonra aslında kendisi de bir solak olan Napolyon, ordulanndaki ikmal arabalannın yollann
sağından gitmeleri emrini verdi ve zaptettiği her ülkede de bu uygulamayı hayata geçirdi.
İngiltere hiçbir zaman Napolyon tarafından zapt edilemediğinden İngilizler yolun solundan gitme
alışkanlıklanndan vazgeçmediler. Avustralya, Hindistan gibi tüm eski sömürgelerinde de bu usulü devam
ettirdiler.
Zaten İngilizler'de Amerikalılardan farklı olarak sürücü arabanın üstünde ve sağında oturuyordu.
Modern araba teknolojisinin gelişmesi ile bu gelişimin dünyada öncüsü olan ABD'de sürücü koltuğu ve
direksiyon sağdan gidişe uygun olarak sola konuldu ve dünyanın birçok bölgesinde bu şekilde yaygınlaştı.
İngiltere'de ve eski sömürgelerinde, trafik akışını sağ şeride almanın faturası o kadar yüklüdür ki, artık isteseler
de kolay kolay bunu yapamazlar.
Erkek bebeklerin giysileri niçin mavidir?
Yüzyıllarca önce insanlarda şeytani güçlerin, bebeklerin veya küçük çocukların odalarında dolaştıklarına,
onların vücutlarına girmek için fırsat kolladıklarına ilişkin ortak bir inanç vardı. Ayrıca bu şeytani güçlerin, mavi renk
tarafından kovulduğuna da inanılıyordu. Çünkü mavi göklerin rengi idi. Hatta bugün bile hala Ortadoğu'da
şeytanı kovmak için, bazı evlerin kapıları maviye boyanmaktadır.
O zamanlarda, sülalenin devamı için, erkek bebeklerin önemi daha fazla olduğu için, şeytan korkar da
gider diye, erkek bebeklerin ve küçük erkek çocukların giysilerinin mavi olması adet haline geldi
ve yüzyıllar boyunca devam etti.Çok sonraları kız bebekler de "erkek bebekler kadar önem kazanınca", onların giysilerine de bir renk verilmesi ihtiyacı doğdu ve de çiçeklerin en güzeli olan gülün rengi, yani pembe renk verildi.
onların vücutlarına girmek için fırsat kolladıklarına ilişkin ortak bir inanç vardı. Ayrıca bu şeytani güçlerin, mavi renk
tarafından kovulduğuna da inanılıyordu. Çünkü mavi göklerin rengi idi. Hatta bugün bile hala Ortadoğu'da
şeytanı kovmak için, bazı evlerin kapıları maviye boyanmaktadır.
O zamanlarda, sülalenin devamı için, erkek bebeklerin önemi daha fazla olduğu için, şeytan korkar da
gider diye, erkek bebeklerin ve küçük erkek çocukların giysilerinin mavi olması adet haline geldi
ve yüzyıllar boyunca devam etti.Çok sonraları kız bebekler de "erkek bebekler kadar önem kazanınca", onların giysilerine de bir renk verilmesi ihtiyacı doğdu ve de çiçeklerin en güzeli olan gülün rengi, yani pembe renk verildi.
BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar:- “Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?”Şöyle cevap vermiş:- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!
BİZ HAZIRIZ
Günlerden birgün İtalyan büyükelçisi Ata ile görüşmek ister ve huzura davet edilir. O günün muhtelif ekonomik-siyasi konuları hakkında konuşulduktan sonra büyükelçi: ” Ekselans dün Roma ile yaptığım bir görüşmede hükümetimizin Hatay’ı almak istediği kararını size iletmem söylendi.” der. Odada bir an sessizlik olur. Ata büyükelçiye birşeyler daha ikram eder ve iki dakika odadakiler ile başbaşa bırakır. Döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde mareşal üniforması ve belinde tabancası vardır. Doğru masasına gider, manyetolu telefondan Mareşal Fevzi Çakmak’ın bağlanmasını ister ve Çakmak’a:” Paşa İtalyan dostlarımız Hatay’a gelmek istiyorlar hazır mıyız?” der. Fevzi Çakmak durumu anlar ve ” Biz hazırız Paşam. ” diye yanıtlar. Ata büyükelçiye döner ve: ” Biz hazırmışız, hükümetinize söyleyin isterlerse Hatay’ı gelip alabilirler.”
BİZ HAZIRIZ
Günlerden birgün İtalyan büyükelçisi Ata ile görüşmek ister ve huzura davet edilir. O günün muhtelif ekonomik-siyasi konuları hakkında konuşulduktan sonra büyükelçi: ” Ekselans dün Roma ile yaptığım bir görüşmede hükümetimizin Hatay’ı almak istediği kararını size iletmem söylendi.” der. Odada bir an sessizlik olur. Ata büyükelçiye birşeyler daha ikram eder ve iki dakika odadakiler ile başbaşa bırakır. Döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde mareşal üniforması ve belinde tabancası vardır. Doğru masasına gider, manyetolu telefondan Mareşal Fevzi Çakmak’ın bağlanmasını ister ve Çakmak’a:” Paşa İtalyan dostlarımız Hatay’a gelmek istiyorlar hazır mıyız?” der. Fevzi Çakmak durumu anlar ve ” Biz hazırız Paşam. ” diye yanıtlar. Ata büyükelçiye döner ve: ” Biz hazırmışız, hükümetinize söyleyin isterlerse Hatay’ı gelip alabilirler.”
6/25/2009
VURGUN YEMEK NASIL OLUR?
İnsanlar yüzyıllardır su altına sadece zevk veya merak için değil, inci, mercan, sünger gibi şeyleri çıkarıp, geçimlerini sağlamak için de dalmışlardır.
Deniz seviyesinde hava basıncı l atmosferdir. İnsan vücudunun solunum ve dolaşım sistemi bu basınca ayarlıdır. Ancak suyun içinde, derine gittikçe, her 10 metrede basınç l atmosfer daha artar. 30 metre derinlikte su basıncı 3 atmosferdir, yani bu derinlikte vücudumuzun her santimetrekaresine suyun yaptığı basınç, yüzeye oranla üç mislidir.
Hiçbir gereç kullanmadan, 30 metre derinliğe inildiğinde, akciğer kapasitesi dörtte birine düşer, kan basıncı artar, vücut ısısı düştüğünden kalbin atış hızı artar, bilinç bulanıklığı başlar. Bu nedenle yardımcı gereç kullanmadan 30 metrenin altına inmek tehlikelidir.
Ancak tüple dalışın da kendine özgü sorunları vardır. Derinde dış basıncın yüksek olmasından dolayı tüpten solunan havanın içindeki oksijen, azot gibi gazlar, dokulara daha küçülmüş bir hacimle dağılırlar.
Eğer su yüzeyine süratle çıkılırsa, basıncın azalmasıyla bu gazlar da süratle genleşir. Oksijen dokularda kullanıldığından sorun yaratmaz, ama özellikle azot gazı damarlarda süratle genleşerek, damar tıkanıklığı, akciğer yırtılması ve hatta felç gibi önemli vücut hasarlarına yol açar.
Bu şekilde vurgun yiyenler, süratle basınç odalarına alınırlar. Burada tekrar vurgun yediği derinlikteki basınç verilir ve dengeli olarak azaltılır. Bir başka önlem de vurgun yiyeni, aynı derinliğe tekrar indirmektir.
Vurgun yememek için yüzeye yavaş çıkmalı, hatta belirli de-, rinliklerde beklenmelidir. İdeal çıkış hızı dakikada 20 metre olup, pratikte eğitmenler bunu dalgıç adaylarına 'yüzeye gelen en küçük bir hava kabarcığından daha hızlı çıkma' şeklinde öğretirler.
Deniz seviyesinde hava basıncı l atmosferdir. İnsan vücudunun solunum ve dolaşım sistemi bu basınca ayarlıdır. Ancak suyun içinde, derine gittikçe, her 10 metrede basınç l atmosfer daha artar. 30 metre derinlikte su basıncı 3 atmosferdir, yani bu derinlikte vücudumuzun her santimetrekaresine suyun yaptığı basınç, yüzeye oranla üç mislidir.
Hiçbir gereç kullanmadan, 30 metre derinliğe inildiğinde, akciğer kapasitesi dörtte birine düşer, kan basıncı artar, vücut ısısı düştüğünden kalbin atış hızı artar, bilinç bulanıklığı başlar. Bu nedenle yardımcı gereç kullanmadan 30 metrenin altına inmek tehlikelidir.
Ancak tüple dalışın da kendine özgü sorunları vardır. Derinde dış basıncın yüksek olmasından dolayı tüpten solunan havanın içindeki oksijen, azot gibi gazlar, dokulara daha küçülmüş bir hacimle dağılırlar.
Eğer su yüzeyine süratle çıkılırsa, basıncın azalmasıyla bu gazlar da süratle genleşir. Oksijen dokularda kullanıldığından sorun yaratmaz, ama özellikle azot gazı damarlarda süratle genleşerek, damar tıkanıklığı, akciğer yırtılması ve hatta felç gibi önemli vücut hasarlarına yol açar.
Bu şekilde vurgun yiyenler, süratle basınç odalarına alınırlar. Burada tekrar vurgun yediği derinlikteki basınç verilir ve dengeli olarak azaltılır. Bir başka önlem de vurgun yiyeni, aynı derinliğe tekrar indirmektir.
Vurgun yememek için yüzeye yavaş çıkmalı, hatta belirli de-, rinliklerde beklenmelidir. İdeal çıkış hızı dakikada 20 metre olup, pratikte eğitmenler bunu dalgıç adaylarına 'yüzeye gelen en küçük bir hava kabarcığından daha hızlı çıkma' şeklinde öğretirler.
ELMA VE ÇOCUK
Adamın biri bir çocuğa bir elma vermiş. Çocuk çok sevinmiş. Bir elma daha vermiş.Çocuk daha çok sevinmiş. Bir elma daha verince çocuk sevinçten deliye dönmüş. Ve bir elma daha verince, çocuk dört elmayı elinde zaptedememiş, sonuncusunu düşürmüş yere...Bu sefer ağlamaya başlamış çocuk.Hayat böyledir işte...Hayal etmediğimiz bir saadete eristikten sonra, onun bir lokmasını dahi kaybetmek bizi perişan eder."Keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır, keyif almayı değerli kılan"
6/24/2009
DERS ÇIKARMAK LAZIM
Korkusundan devamlı endişe içinde yasayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür.Ve der ki,"Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardim edemem.'Ünlü yazar Shakespeare, bu konuda söyle diyor :
'İnsanların çoğu...
Sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için..Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için...
Durma üz kendini üzebildigin kadar, hatalarını düzeltecekse.
Düşünme hiç şu anını, düşüncesizlik garantiliyorsa yarını.
Ve kork ölümden ölesiye, korkun seni ölümsüzleştirecekse...
'İnsanların çoğu...
Sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için..Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için...
Durma üz kendini üzebildigin kadar, hatalarını düzeltecekse.
Düşünme hiç şu anını, düşüncesizlik garantiliyorsa yarını.
Ve kork ölümden ölesiye, korkun seni ölümsüzleştirecekse...
6/22/2009
Antik Roma'dan bugüne BABALAR GÜNÜ
Anneler Günü kadar eski olmasa da Babalar Gününün de bir geçmişi var. Bazı tarihçiler, Babalar Gününün Antik Roma'da bile kutlandığını belirtiyor. Bazı araştırmacılar tarih belirtmezken Babalar Gününün Batı Virginia'da ortaya çıktığını savunuyor. Batı Virginia'da yaşayan John Dowdy'nin annesi öldükten sonra onun yerini alan babası için böyle bir gün kutlanmasını istediği söyleniyor. Diğer araştırmacılar ise 1910 yılında Washington'daki John Bruce Dodd'un 6. çocuğunun doğumu sırasında hayatını kaybeden annesinin ardından hayatını çocuklarına adayan babası William Smart'a özel bir gün armağan etmek amacıyla bu fikri ortaya attığını belirtiyor. Dodd, anneler günü kutlanırken babalar gününün olmayışını büyük bir haksızlık olarak nitelendirmiş . Hemen babasının doğum günü olan 5 Haziran'ın babalar günü ilan edilmesi için çalışmalara başlamış. Ama bu çalışmalar bir sonraki yılın 19 Mayıs'ına kadar sürmüş. Babalar Günü ilk kez 19 Haziran 1910'da Washington'un Spokane şehrinde kutlanmış. Daha sonra diğer eyaletlere yayılmış. Ancak Babalar Günü resmi olarak 1924 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Calvin Coolidge'in desteğiyle kutlandı. 1966 yılında ise o dönemin başkanı Lyndon Johnson, her yıl haziran ayının üçüncü pazarının Babalar günü olarak kutlanacağını açıklayan bir bildiri yayımladı.
BiLGE iLE KÖPEK
Bir bilge, bir göletin basinda oturmaktadir. Susuzluktan kirilan bir köpegin devamli olarak gölete kadar gelip, tam su içecekken kaçmasi dikkatini çeker. Dikkatle izler olayi. Köpek susamistir ama gölete geldiginde sudaki yansimasini görüp korkmaktadir. Bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktadir. Sonunda köpek susuzluga dayanamayip kendini gölete atar ve kendi yansimasini görmedigi için suyu içer. O anda bilge düsünür: "Benim bundan ögrendigim su oldu" der. "Bir insanin istekleri ile arasindaki engel, çogu zaman kendi içinde büyüttügü korkulardir. Kendi içinde büyüttügü engellerdir. insan bunu asarsa istediklerini elde edebilir." Ama biraz daha düsününce aslinda gerçek ögrendigi seyin bundan farkli oldugunu görür. Asil ögrendigi sey, insanin bir bilge bile olsa bir köpekten ögrenebilecegi bilginin var oldugudur. Bu yüzden ne varsa paylas, senden de ögrenilecek bir seyler vardir diger insanlar için... Her insanin bir hikâyesi ve söyleyecek bir sözü mutlaka vardir
6/21/2009
DÜNYANIN EN TUHAF DENEYLERİ
Tanınmış İngiliz bilim dergisi New Scientist, dünyanın bugüne kadar tanık olduğu en aptal 10 deneyin listesini hazırladı. İşte dergiye göre en aptal deneyler ve sonuçları:* LSD maddesinin deliliğe neden olup olmadığını belirlemek isteyen 2 psikiyatrist, 1962'de Oklahoma'daki Lincoln Hayvanat Bahçesi'ndeki Tusko adlı erkek file, 3 bin insanı etkileyebilecek dozda LSD enjekte etti. Sonuç: 14 yaşındaki Tusko, birkaç dakika içerisinde öldü. (Başarısız)*
1960 yılında ABD Hava Kuvvetleri'nde görevli 10 asker, bir kargo uçağına bindirilir. Uçak 5 bin feet'e çıktığında pilot motorda ve iniş takımlarında sorun çıktığını, okyanusa zorunlu iniş yapmayı deneyeceğini söyler. Daha sonra ise bir görevli askerlere sigorta poliçesi dağıtarak bunları dikkatlice doldurmalarını , başlarına birşey gelirse ailelerinin ancak bu sayede para alabileceğini söyler. Ancak askerlerin farkında olmadığı şey, gizli bir deneyin parçası olduklarıdır. Amaç, denek askerlerin ölüm korkusunun doğurduğu aşırı stresin algılama yeteneğini etkileyip etkilemediğini ortaya çıkarmaktır. Askerlerin doldurduğu formlarda birçok imla hatası vardır. Sonuç: Aşırı stres algılama kapasitesini etkiler. (Başarılı)*
1954'te Rus cerrah Vladimir Demikhov, bir Alman kurdu ile bir yavru köpeğin başlarını aynı bedende birleştirir. 2 başlı denek, 6 gün hayatta kalır. Amacı, organ naklinin başarılı olup olmayacağını anlamaktır. Demikhov, aynı deneyi farklı hayvanlarla 15 yıl boyunca 19 kez daha yapar. Deneklerden en uzun hayatta kalanı 1 ay yaşar. Sonuç: Doku uyuşmazlığı deneklerin ölümüne neden olur. (Başarısız)*
1933'te ABD'li Clarence Leuba adlı profesör, gıdıklanınca gülmenin doğuştan bir tepki mi, yoksa daha sonradan öğrenilen bir durum mu olduğunu anlamak için küçük oğlunu ve karısını gıdıklar. Sonuç: Gıdıklanınca gülmek, doğuştan gelen bir tepkidir. (Başarılı)*
1942'de Lawrence LeShan adlı ABD'li psikolog, tırnak yeme alışkanlığı olan bir grup çocuğu, karanlık bir odada uykuya yatırır. Ardından tüm gece boyunca odada kısık sesle 'Tırnaklarımın tadı korkunç" cümlesinin kayıtlı olduğu bir kaset çalar. Sonuç: Çocuklardan 40'ı tırnak yemeyi bırakır. Uykuda öğrenme mümkün bir tekniktir. (Başarılı)*
1804'te Sarı Humma'nın bulaşıcı bir hastalık olmadığını kanıtlamaya çalışan Stubbins Ffirth adlı doktor, Sarı Humma hastalarının kusmuklarını içer. Sonuç: Doktor hasta olmaz, ancak ileriki yıllarda yapılan testlerde hastalığın özellikle kan yoluyla aşırı derecede bulaşıcı olduğu ispatlanır. (Başarısız)*
1930'larda ABD'de Robert E. Cornish adlı araştırmacı, ölü köpeklerin kanına adrenalin enjekte ettikten sonra tahterevalliye yerleştirerek, aşağı yukarı sallayarak hayvanları hayata döndürmeyi dener. Sonuç: Köpeklerden 2'si körlük ve aşırı beyin hasarıyla hayata döner ve birkaç ay yaşar. (?)*
1960'ların ortasında ABD'li araştıtmacılar, erkek hindilerin cinsel olarak uyarılması için dişilerin vücudunun ne kadarını görmeleri gerektiğini araştıran bilim adamları, dişi hindi maketlerini parça parça azaltarak erkeklerin vereceği tepkileri inceledi. Sonuç: Maketlerin üzerinde sadece baş kısımları kalıncaya kadar erkek hindilerin çiftleşme dürtüsüyle harekete geçtiği belirlendi. (?)* İnsanların her türlü ortamda gözleri açık olsa da uykuya dalabileceğini öne süren ABD'li uzmanlar, gözkapaklarını bantla tutturdukları 3 deneğe yüksek sesli müzik çalınan ve flaşlar patlayan bir odada, elektrik şokları verdi. Sonuç: Denekler, tüm olumsuz şartlara rağmen 12 dakikada uykuya daldı. (Başarılı)*
Duyguların karakteristik yüz ifadelerini harekete geçirip geçirmediğini test etmek isteyen Carney Landis adlı psikolog, deneklere amonyak koklatır, caz dinletir, porno resimler gösterir, ellerini kurbağa dolu bir kovaya sokturur, son olarak bir farenin kafasının kopartılmasını izletir. Sonuç: Landis, deneklerin kopan fare kafasına karşı temel bir yüz ifadesi sergilemedikleri sonucuna varır. (?)
1960 yılında ABD Hava Kuvvetleri'nde görevli 10 asker, bir kargo uçağına bindirilir. Uçak 5 bin feet'e çıktığında pilot motorda ve iniş takımlarında sorun çıktığını, okyanusa zorunlu iniş yapmayı deneyeceğini söyler. Daha sonra ise bir görevli askerlere sigorta poliçesi dağıtarak bunları dikkatlice doldurmalarını , başlarına birşey gelirse ailelerinin ancak bu sayede para alabileceğini söyler. Ancak askerlerin farkında olmadığı şey, gizli bir deneyin parçası olduklarıdır. Amaç, denek askerlerin ölüm korkusunun doğurduğu aşırı stresin algılama yeteneğini etkileyip etkilemediğini ortaya çıkarmaktır. Askerlerin doldurduğu formlarda birçok imla hatası vardır. Sonuç: Aşırı stres algılama kapasitesini etkiler. (Başarılı)*
1954'te Rus cerrah Vladimir Demikhov, bir Alman kurdu ile bir yavru köpeğin başlarını aynı bedende birleştirir. 2 başlı denek, 6 gün hayatta kalır. Amacı, organ naklinin başarılı olup olmayacağını anlamaktır. Demikhov, aynı deneyi farklı hayvanlarla 15 yıl boyunca 19 kez daha yapar. Deneklerden en uzun hayatta kalanı 1 ay yaşar. Sonuç: Doku uyuşmazlığı deneklerin ölümüne neden olur. (Başarısız)*
1933'te ABD'li Clarence Leuba adlı profesör, gıdıklanınca gülmenin doğuştan bir tepki mi, yoksa daha sonradan öğrenilen bir durum mu olduğunu anlamak için küçük oğlunu ve karısını gıdıklar. Sonuç: Gıdıklanınca gülmek, doğuştan gelen bir tepkidir. (Başarılı)*
1942'de Lawrence LeShan adlı ABD'li psikolog, tırnak yeme alışkanlığı olan bir grup çocuğu, karanlık bir odada uykuya yatırır. Ardından tüm gece boyunca odada kısık sesle 'Tırnaklarımın tadı korkunç" cümlesinin kayıtlı olduğu bir kaset çalar. Sonuç: Çocuklardan 40'ı tırnak yemeyi bırakır. Uykuda öğrenme mümkün bir tekniktir. (Başarılı)*
1804'te Sarı Humma'nın bulaşıcı bir hastalık olmadığını kanıtlamaya çalışan Stubbins Ffirth adlı doktor, Sarı Humma hastalarının kusmuklarını içer. Sonuç: Doktor hasta olmaz, ancak ileriki yıllarda yapılan testlerde hastalığın özellikle kan yoluyla aşırı derecede bulaşıcı olduğu ispatlanır. (Başarısız)*
1930'larda ABD'de Robert E. Cornish adlı araştırmacı, ölü köpeklerin kanına adrenalin enjekte ettikten sonra tahterevalliye yerleştirerek, aşağı yukarı sallayarak hayvanları hayata döndürmeyi dener. Sonuç: Köpeklerden 2'si körlük ve aşırı beyin hasarıyla hayata döner ve birkaç ay yaşar. (?)*
1960'ların ortasında ABD'li araştıtmacılar, erkek hindilerin cinsel olarak uyarılması için dişilerin vücudunun ne kadarını görmeleri gerektiğini araştıran bilim adamları, dişi hindi maketlerini parça parça azaltarak erkeklerin vereceği tepkileri inceledi. Sonuç: Maketlerin üzerinde sadece baş kısımları kalıncaya kadar erkek hindilerin çiftleşme dürtüsüyle harekete geçtiği belirlendi. (?)* İnsanların her türlü ortamda gözleri açık olsa da uykuya dalabileceğini öne süren ABD'li uzmanlar, gözkapaklarını bantla tutturdukları 3 deneğe yüksek sesli müzik çalınan ve flaşlar patlayan bir odada, elektrik şokları verdi. Sonuç: Denekler, tüm olumsuz şartlara rağmen 12 dakikada uykuya daldı. (Başarılı)*
Duyguların karakteristik yüz ifadelerini harekete geçirip geçirmediğini test etmek isteyen Carney Landis adlı psikolog, deneklere amonyak koklatır, caz dinletir, porno resimler gösterir, ellerini kurbağa dolu bir kovaya sokturur, son olarak bir farenin kafasının kopartılmasını izletir. Sonuç: Landis, deneklerin kopan fare kafasına karşı temel bir yüz ifadesi sergilemedikleri sonucuna varır. (?)
TARİHTE İLKLER
İLK DEFA SİNÜSÜN KULLANILMASIBattanî,10 yy’da sinüs ile hesaplar yapmaya başladı İLK DEFA TANJANTIN KULLANILMASIEbu’l Vefa,10 yy’da matematiğe tanjantı getirdi İLK DEFA SIFIRIN KULLANILMASIHarezmî,9 yy’da sıfırı buldu Daha önceki yıllarda sıfır yerine boşluk bırakılıyordu Bu da zaman zaman işlem hatalarına yol açıyordu İlk olarak Türk matematikçi sıfırı Avrupalılara tanıttı ve hemen kabul gördü İLK DEFA ALGORİTMANIN KULLANILMASIHarezmî,9 yy’da (Algoritma ismi Harezmî’nin değişmiş hâlidir )İLK BİNOM AÇILIMIÖmer Hayyam 11 yy İLK PASCAL ÜÇGENİÖmer Hayyam 11 yy Pİ SAYISININ HESAPLANAN EN BÜYÜK DEĞERİYıllarca pi sayısının tam değeri bulunamadı Günümüzde ise 1 milyarıncı basamağa kadar biliniyor İSİMLENDİRİLMİŞ EN BÜYÜK SAYI10 üzeri 100 sayısı (1 ve yanında 100 tane sıfır) googol olarak adlandırılır ROMA RAKAMI İLE YAZILAN EN UZUN SAYI3888 sayısı:MMMDCCCLXXXVII IEN UZUN DOMAİN ADIBir köyün adı olan http://www llanfairpwllgwyngyl lgoger iogogogoch com adresi en uzun alan adıdır Hatta bu köyde her yıl köyün adını doğru söyleme yarışmaları yapılmaktadır EN PAHALI ALAN ADIwww bussiness com 7 45 milyon$’a satıldı İLK İNTERNET1958 yılında Amerikan ordusunun kendi arasında haberleşmek için kurduğu ağ ilk internet ağıdır Daha sonra yaygınlaşan sistem,70’li yıllarda halka açıldı Fakat en büyük ilerleyişini 90’larda yaptı İLK E-MAİL1972 yılıında ilk defa e-mail gönderildi Adres yazılırken,anket sonucu $,@ işaretlerinden @ seçildi İLK MOUSEYüzyılın en büyük buluşlarından sayılan Mouse 1981 yılında icat edildi İLK GÖZLÜK1280 yılında İtalya’da yapıldı İLK DENİZALTINautilius 1801 yılında suya indi İLK ÇAMAŞIR MAKİNESİ1907 yılında bir Amerikan firması yaptı İLK FOTOĞRAF1826 yılında Fransız Niepce tarafından çekildi Bu ilk fotoğrafın çekilmesi 8 saat sürmüştür EN KÜÇÜK FOTOĞRAF MAKİNESİBir Amerikan firması kredi kartı büyüklüğünde,6 mm inceliğinde (dikkat edin kalınlığında demiyorum) ve 35 gram ağırlığında bir dijital fotoğraf makinesi yaptı İLK DİKİŞ MAKİNESİThimonnier,1830 yılında yaptı MORS ALFABESİNİN İLK KULLANILMASI1843’te Samuel Morse icat etti Nokta ve çizgilerden oluşan morse alfabesinin en bilinen mesajı S O S’tur EN UZUN YÜRÜYEN MERDİVENRusya’daki bir metroda bulunan bir yürüyen merdiven 730 basamaklıdır İLK ASANSÖR1857 yılında New York’taki küçük bir dükkanda kuruldu İLK METRO1863’te Londra’da seferlere başladı İLK MAKİNEM Ö 3500 yıllarında Sümerliler tarafından yapılan su çekme makinesi bilinen ilk makinedir İLK DAKTİLO1808 yılında İtalyan bir gazeteci tarafından yapıldı Önceki basit örneklerine çok daha kullanışlı ve dayanıklı idi İLK AMPULJoseph Swan,1878 Thomas Edison 1879 İLK TELEFON REHBERİ1878’de sadece 50 kişinin adını olduğu bir telefon rehberi hazırlanmıştır İLK ASPİRİNHer derde deva aspirinler ilk defa 1897 yılında Alman Felix Hoffman tarafından üretildi İLK OTOMOBİL TASARIMI1868 yılında Belçikalı Ferdinand Verbiest adlı bir rahip,çalışan ilk otomobil modelini çizdi EN UZUN OTOMOBİLİki zengin tarafından yapılan 16,5 metrelik ve 10 tekerlekli otomobil,15 ayda tamamlanabilmiş tir EN BÜYÜK LİMUZİNZaten büyük olan limuzinlerin en büyüğü 327 cm yüksekliğinde ve 7,5 metre uzunluğundadır Özel bir tasarım olan limuzinin 8 tekeri vardır Gerektiğinde araç 60 cm daha yükseltilebilmektedi r İLK MOTOSİKLET1885 yılında Daimler tarafından ilk içten yanmalı motorlu motosiklet yapılmıştır İLK BİSİKLET MODELİLeonardo da Vinci tarafından 1493’te çizilmiştir EN BÜYÜK BİSİKLETBelçika’da yapılan bir bisiklet,35 kişi tarafından sürülebiliyordu Ancak bu bisiklet,hiçbir zaman 20 metreden fazla yol alamamıştır Zaten 35 kişinin de uyum içinde bisiklet sürmesini beklemek hata olurdu SES HIZINI AŞAN İLK UÇAK1947’de Amerikan hava kuvvetlerine bağlı bir uçak,ses hızını aşan ilk uçak oldu İLK DENİZ UÇAĞI1910 yılında Henry Fabre yaptı İLK TELEVİZYONLogie Baird televizyonu buldu ve 1926 yılında geniş bir alana televizyon yayını yaptı EN ÇOK TELEVİZYON OLAN ÜLKEÇin’de yaklaşık 410 milyon televizyon vardır İLK ELEKTRON MİKROSKOBUAlman Kroll ve Ruska tarafından 1933’te icat edildi İLK FOTOKOPİ MAKİNESİ1938’de Carlson yaptı İLK HELİKOPTER1939 yılında Rus Scorsky tarafından yapıldı İLK MİKRODALGA FIRIN1945 yılında Amerikalı Spencer yaptı İLK BİLGİSAYARJohn Mauchy ve Presper Eckert 1946 yılında ENIAC adlı bilgisayarı yaptı Bu devasa bilgis ayar 10 000 dolara bile alıcı bulabiliyordu
HAZIR CEVAPLAR
Churchill, avam kamarasında konuşurken, muhalif partiden bir kadın milletvekili, Churchill' e kızgın kızgın şöyle seslenir: - "Eğer, karınız olsaydım, kahvenizin içine zehir karıştırırdım." Churchill, oldukça sakin, kadına döner ve lafı yapıştırır: - "Hanımefendi, eğer karım siz olsaydınız, o kahveyi seve seve içerdim."
Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası, hiç bir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış. Sokrates, gayet sakin: - "Bu kadar gök gürültüsünden sonra, bir sağanak zaten bekliyordum" demiş.
Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası, hiç bir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış. Sokrates, gayet sakin: - "Bu kadar gök gürültüsünden sonra, bir sağanak zaten bekliyordum" demiş.
6/19/2009
TÜM ARKADAŞ VE DOSTLARIMA ;
1-SUYU SEVİNİZ. GÜNE İKİ BARDAK SU İÇEREK BAŞLAYIP, GÜN BOYUNCA 2-2,5 LİTRE SU TÜKETMEYE ÇALIŞINIZ. 2-HER SEBZE VE MEYVEYİ MEVSİMİNDE EN AZ İKİ DEFA TÜKETİNİZ. DOĞANIN TAMAMINI KULLANMIŞ SAYILIRSINIZ.> > 3-ÇOCUKLAR İÇİN SÜTÜ, BÜYÜKLER İÇİN DE ÖZELLİKLE YOĞURDU HER GÜN SOFRANIZDAN EKSİK ETMEYİNİZ. YAŞAMIN SIRLARINDAN BİRİ OLAN PROBİYOTİKLERİ BÜNYENİZE ALMIŞ OLURSUNUZ.> > > 4-HASTA OLMASANIZ BİLE, ŞİFALI OTLARI/BİTKİLERİ KULLANARAK VÜCUT DİRENCİNİZİ (BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ) KUVVETLİ TUTUNUZ.> > 5-EVİNİZDE KURUTULMUŞ NANE, IHLAMUR, ADAÇAYI, KEKİK, KUŞBURNU, FESLEĞEN,KETEN TOHUMU, ZENCEFİL, ÇÖREKOTU, GÜNLÜK, YEŞİL ÇAY İLE SOĞAN VE SARIMSAĞI HER ZAMAN BULUNDURUNUZ. HER GÜN BUNLARDAN EN AZ BİRİNİ KULLANMAYA ÇALIŞINIZ. BUNLAR VÜCUDUNUZUN KORUYUCU ŞÖVALYELERİDİR.> > > 6-SARIMSAK, SOĞAN, TERE, MAYDANOZ, NANE, DEREOTU, ROKA, FESLEĞEN TÜRÜ YEŞİLLİKLERİ FAZLA TÜKETİNİZ. BUNLAR VÜCUDUNUZUN YAKIN KORUMALARIDIR.> > 7-SALATANIZI MÜMKÜN OLDUĞU KADAR ÇOK ÇEŞİTTEN OLUŞTURUNUZ.> > > 8-HAZIR ÇORBALAR YERİNE KENDİ YAPTIĞINIZ ÇORBALARI TERCİH EDİNİZ. GIDANIN EN DOĞALINI ELDE ETMİŞ OLURSUNUZ.> > 9-KIŞ İÇİN EV YAPIMI DOMATES SALÇASINI TERCİH EDİNİZ. DOMATES DOĞANIN BİZE ARMAĞANI HARİKA BİR ANTİOKSİDANDIR.> > > 10-KATKI MADDELERİ İÇEREN GIDALARI, MEVSİM DIŞI SEBZE VE MEYVELERİ FAZLA TÜKETMEYİNİZ. BÜNYENİZİ FAZLA DİNAMİTLEMEMİŞ OLURSUNUZ.> > 11-YILDA DÖRT KEZ, ON BEŞ GÜN HİÇ ET TÜKETİLMEMESİ YARARLIDIR.> > > 12-GÜNLÜK 3-4 ADET BADEM, CEVİZ VE FINDIK ALMANIZ SİZİ HER DAİM KUVVETLİ KILAR,> > 13-HAFTADA EN AZ 2 KEZ BAKLİYAT VE BALIK TÜKETMEĞE ÇALIŞINIZ.> > 14-SICAK YEMEKLER İÇİN TOPRAK, ÇELİK VE CAM KAPLARI TERCİH EDİNİZ.> > > 15-KIŞ AYLARINDA TULUM PEYNİRİ, PORTAKAL, LİMON, GREYFURT, MANDALİNA VE KUŞBURNU TÜKETİMİNİ ARTIRINIZ.> > 16-KIŞIN DIŞARIDA İŞLERİNİZ YOĞUN İSE; GÜNE PEKMEZ İÇEREK BAŞLAYINIZ. BU UYGULAMA VÜCUDUNUZUN ANTİFRİZİDİR.> > > 17-ZİHİNSEL ÇALIŞIYORSANIZ KURU ÜZÜM YİYİNİZ. BEYNİNİZ ENERJİSİZ KALMASIN.> > 18-EKMEK TERCİHİNİZİ KEPEKLİDEN YANA KULLANINIZ. BAĞIRSAKLAR KEPEKLİ TAM POSALARLA TANIŞSIN.> > 19-HER SABAH 20 DAKİKA DERİN NEFES ALIP VERME ÇALIŞMASI YAPILMASI, HER NEFES ALIMLARINDA 4-5 SANİYE NEFESİN İÇİMİZDE TUTULMASI ÇOK YARARLIDIR. DOĞRU NEFES ALDIĞIN KADAR HAFİFLERSİN.> > > 20-SABAHLARI OFİS VE EVİNİZİ 5 DAKİKA TAM HAVALANDIRARAK MAKSİMUM DÜZEYDE OKSİJEN, GÜNLÜK 30 DAKİKA TEMPOLU YÜRÜMEKLE DE TÜM ORGANLARINIZI KAZANIRSINIZ.> > > 21-GÜLMEYİ HİÇ ERTELEMEYİNİZ. RUHUNUZUN EN İYİ İLAÇLARINDANDIR.> > 22-GECE UYKU ORTAMININ KARANLIK OLMASI, YORGUNLUK DURUMLARINDA İSE ÖĞLEYİN KISA SÜRELİ UYKULAR İYİDİR. VÜCUDUMUZDA Kİ PEK ÇOK RESTORASYON İŞLEMİ GECE, KISA SÜRELİ UYKULARDA DA GÜNLÜK TAMİRATLAR YAPILMAKTADIR.> > > 23-FIRSAT BULDUKÇA TOPRAĞA ÇIPLAK AYAKLA BASINIZ. TÜM OLUMSUZLUKLARINIZ TOPRAĞA GEÇER.> > 24-HER GÜN 5 DAKİKA GÖZLERİNİZİ KAPATIP HİÇBİR ŞEY DÜŞÜNMEMEYİ ÖĞRENİNİZ.BU SİZİN YENİDEN DOĞUMUNUZ GİBİDİR.> > > 25-YAŞAMINIZ BOYUNCA, VÜCUDUNUZU ÇOK KÖTÜ ÜŞÜTMEMEYE ÇALIŞINIZ.> > 26-KAHVALTI MASANIZDA BALI HER DAİM BULUNDURUNUZ. BİN BİR ÇİÇEĞİN ÖZÜTÜDÜR O.> > 27-YAĞ TERCİHİNİZİ GENELDE ZEYTİNYAĞINDAN TARAFA KULLANINIZ. VÜCUDUNUZ HEP BUNU BEKLER.> > > 28-KAHVALTININ MUTLAKA TAM YAPILMASI, ÖĞLE ÖĞÜNÜNÜN ORTA, AKŞAM ÖĞÜNÜNÜN DE HAFİF ALINMASI HER DAİM İYİDİR.> > 29-TUZ VE ŞEKERİ BÜNYENİZE ÖLÇÜLÜ ALINIZ. BUNLARIN AZI KARAR FAZLASI HEP ZARARDIR.> > > 30-MARGARİNLERİ FAZLA KULLANMAMAK CİLDİNİZE, KALBİNİZE VE DAMARLARINIZA VERDİĞİNİZ EN BÜYÜK ÖDÜLDÜR.> > 31-GÜNLÜK BİR ELMA VE BİR HAVUCUN BÜNYENİZDE HARİKALAR YARATTIĞINI UNUTMAYINIZ.
Sevgiyle Kalın...> > Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir.> > Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır ama görüş alanınız genişler.
1-SUYU SEVİNİZ. GÜNE İKİ BARDAK SU İÇEREK BAŞLAYIP, GÜN BOYUNCA 2-2,5 LİTRE SU TÜKETMEYE ÇALIŞINIZ. 2-HER SEBZE VE MEYVEYİ MEVSİMİNDE EN AZ İKİ DEFA TÜKETİNİZ. DOĞANIN TAMAMINI KULLANMIŞ SAYILIRSINIZ.> > 3-ÇOCUKLAR İÇİN SÜTÜ, BÜYÜKLER İÇİN DE ÖZELLİKLE YOĞURDU HER GÜN SOFRANIZDAN EKSİK ETMEYİNİZ. YAŞAMIN SIRLARINDAN BİRİ OLAN PROBİYOTİKLERİ BÜNYENİZE ALMIŞ OLURSUNUZ.> > > 4-HASTA OLMASANIZ BİLE, ŞİFALI OTLARI/BİTKİLERİ KULLANARAK VÜCUT DİRENCİNİZİ (BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ) KUVVETLİ TUTUNUZ.> > 5-EVİNİZDE KURUTULMUŞ NANE, IHLAMUR, ADAÇAYI, KEKİK, KUŞBURNU, FESLEĞEN,KETEN TOHUMU, ZENCEFİL, ÇÖREKOTU, GÜNLÜK, YEŞİL ÇAY İLE SOĞAN VE SARIMSAĞI HER ZAMAN BULUNDURUNUZ. HER GÜN BUNLARDAN EN AZ BİRİNİ KULLANMAYA ÇALIŞINIZ. BUNLAR VÜCUDUNUZUN KORUYUCU ŞÖVALYELERİDİR.> > > 6-SARIMSAK, SOĞAN, TERE, MAYDANOZ, NANE, DEREOTU, ROKA, FESLEĞEN TÜRÜ YEŞİLLİKLERİ FAZLA TÜKETİNİZ. BUNLAR VÜCUDUNUZUN YAKIN KORUMALARIDIR.> > 7-SALATANIZI MÜMKÜN OLDUĞU KADAR ÇOK ÇEŞİTTEN OLUŞTURUNUZ.> > > 8-HAZIR ÇORBALAR YERİNE KENDİ YAPTIĞINIZ ÇORBALARI TERCİH EDİNİZ. GIDANIN EN DOĞALINI ELDE ETMİŞ OLURSUNUZ.> > 9-KIŞ İÇİN EV YAPIMI DOMATES SALÇASINI TERCİH EDİNİZ. DOMATES DOĞANIN BİZE ARMAĞANI HARİKA BİR ANTİOKSİDANDIR.> > > 10-KATKI MADDELERİ İÇEREN GIDALARI, MEVSİM DIŞI SEBZE VE MEYVELERİ FAZLA TÜKETMEYİNİZ. BÜNYENİZİ FAZLA DİNAMİTLEMEMİŞ OLURSUNUZ.> > 11-YILDA DÖRT KEZ, ON BEŞ GÜN HİÇ ET TÜKETİLMEMESİ YARARLIDIR.> > > 12-GÜNLÜK 3-4 ADET BADEM, CEVİZ VE FINDIK ALMANIZ SİZİ HER DAİM KUVVETLİ KILAR,> > 13-HAFTADA EN AZ 2 KEZ BAKLİYAT VE BALIK TÜKETMEĞE ÇALIŞINIZ.> > 14-SICAK YEMEKLER İÇİN TOPRAK, ÇELİK VE CAM KAPLARI TERCİH EDİNİZ.> > > 15-KIŞ AYLARINDA TULUM PEYNİRİ, PORTAKAL, LİMON, GREYFURT, MANDALİNA VE KUŞBURNU TÜKETİMİNİ ARTIRINIZ.> > 16-KIŞIN DIŞARIDA İŞLERİNİZ YOĞUN İSE; GÜNE PEKMEZ İÇEREK BAŞLAYINIZ. BU UYGULAMA VÜCUDUNUZUN ANTİFRİZİDİR.> > > 17-ZİHİNSEL ÇALIŞIYORSANIZ KURU ÜZÜM YİYİNİZ. BEYNİNİZ ENERJİSİZ KALMASIN.> > 18-EKMEK TERCİHİNİZİ KEPEKLİDEN YANA KULLANINIZ. BAĞIRSAKLAR KEPEKLİ TAM POSALARLA TANIŞSIN.> > 19-HER SABAH 20 DAKİKA DERİN NEFES ALIP VERME ÇALIŞMASI YAPILMASI, HER NEFES ALIMLARINDA 4-5 SANİYE NEFESİN İÇİMİZDE TUTULMASI ÇOK YARARLIDIR. DOĞRU NEFES ALDIĞIN KADAR HAFİFLERSİN.> > > 20-SABAHLARI OFİS VE EVİNİZİ 5 DAKİKA TAM HAVALANDIRARAK MAKSİMUM DÜZEYDE OKSİJEN, GÜNLÜK 30 DAKİKA TEMPOLU YÜRÜMEKLE DE TÜM ORGANLARINIZI KAZANIRSINIZ.> > > 21-GÜLMEYİ HİÇ ERTELEMEYİNİZ. RUHUNUZUN EN İYİ İLAÇLARINDANDIR.> > 22-GECE UYKU ORTAMININ KARANLIK OLMASI, YORGUNLUK DURUMLARINDA İSE ÖĞLEYİN KISA SÜRELİ UYKULAR İYİDİR. VÜCUDUMUZDA Kİ PEK ÇOK RESTORASYON İŞLEMİ GECE, KISA SÜRELİ UYKULARDA DA GÜNLÜK TAMİRATLAR YAPILMAKTADIR.> > > 23-FIRSAT BULDUKÇA TOPRAĞA ÇIPLAK AYAKLA BASINIZ. TÜM OLUMSUZLUKLARINIZ TOPRAĞA GEÇER.> > 24-HER GÜN 5 DAKİKA GÖZLERİNİZİ KAPATIP HİÇBİR ŞEY DÜŞÜNMEMEYİ ÖĞRENİNİZ.BU SİZİN YENİDEN DOĞUMUNUZ GİBİDİR.> > > 25-YAŞAMINIZ BOYUNCA, VÜCUDUNUZU ÇOK KÖTÜ ÜŞÜTMEMEYE ÇALIŞINIZ.> > 26-KAHVALTI MASANIZDA BALI HER DAİM BULUNDURUNUZ. BİN BİR ÇİÇEĞİN ÖZÜTÜDÜR O.> > 27-YAĞ TERCİHİNİZİ GENELDE ZEYTİNYAĞINDAN TARAFA KULLANINIZ. VÜCUDUNUZ HEP BUNU BEKLER.> > > 28-KAHVALTININ MUTLAKA TAM YAPILMASI, ÖĞLE ÖĞÜNÜNÜN ORTA, AKŞAM ÖĞÜNÜNÜN DE HAFİF ALINMASI HER DAİM İYİDİR.> > 29-TUZ VE ŞEKERİ BÜNYENİZE ÖLÇÜLÜ ALINIZ. BUNLARIN AZI KARAR FAZLASI HEP ZARARDIR.> > > 30-MARGARİNLERİ FAZLA KULLANMAMAK CİLDİNİZE, KALBİNİZE VE DAMARLARINIZA VERDİĞİNİZ EN BÜYÜK ÖDÜLDÜR.> > 31-GÜNLÜK BİR ELMA VE BİR HAVUCUN BÜNYENİZDE HARİKALAR YARATTIĞINI UNUTMAYINIZ.
Sevgiyle Kalın...> > Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir.> > Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır ama görüş alanınız genişler.
6/18/2009
DERS ALINMIŞ BAŞARISIZLIK EN BÜYÜK BAŞARIDIR.
Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer. Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır. En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını yardıma çağırır.Herbiri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek ne olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser. Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftci kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır. Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır!Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile. Kuyudan çıkmanın sırrı, bu pisliği silkeleyip bir adım yükselmektir.Sıkıntılarımızın herbiri bir adımdır.En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz. Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın.Mutlulugun 5 basit kuralını unutmayınız:1. Kalbinizi nefretten arındırın - Affedin.2. Düşüncelerinizi endişelerinizden arındırın - Çoğu zaten hiç gerçekleşmez.3. Basit yaşayın ve elinizdekilerin kıymetini bilin.4. Daha çok verin.5. Daha az bekleyin
Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer. Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır. En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını yardıma çağırır.Herbiri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek ne olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser. Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftci kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır. Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır!Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile. Kuyudan çıkmanın sırrı, bu pisliği silkeleyip bir adım yükselmektir.Sıkıntılarımızın herbiri bir adımdır.En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz. Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın.Mutlulugun 5 basit kuralını unutmayınız:1. Kalbinizi nefretten arındırın - Affedin.2. Düşüncelerinizi endişelerinizden arındırın - Çoğu zaten hiç gerçekleşmez.3. Basit yaşayın ve elinizdekilerin kıymetini bilin.4. Daha çok verin.5. Daha az bekleyin
6/17/2009
STEWARDİNG
STEWARDING
Konaklama işletmelerinde restaurant ve mutfağın çalışmalarından sonra mutfağın ve bulaşıkların yıkanması, Stewarding Departmanın görevlerinden birisidir. Ancak bu departmanın, bulaşıkları yıkama dışında da çok önemli görev ve sorumlulukları vardır:1. Sadece bulaşıkları yıkayan departman değildir. Mutfağa ve Servis Departmanına önemli derecede yardımcı olur.2. Aynı zamanda tüm F&B (Yiyecek-İçecek) işletme malzemesinden birinci derecede sorumludur. Sanıldığının tersine, F&B malzemelerinin sorumluluğu, Servis Departmanında ya da Mutfak Departmanında değil, doğrudan Stewarding Departmanındadır. Aynı zamanda çapraz kontrol mekanizmalarını oluşturabilmek için, Stewarding Departmanı, Mutfak Departmanından bağımsız bir yapı kazanmalıdır.3. İşletmenin F&B (Yiyecek-İçecek) işletme malzemesinin temizliği, bakımı, kırık-kayıp takibini yapar. Bir önceki maddede açıklandığı üzere, tek sorumlu olarak F&B malzemelerinin par stok hesaplarının yapılması, depolanması, doğru olarak sayımlarının yapılması, korunması ve bakımı, temizliği ve kırık-kayıp takibini Stewarding Departmanı yapar.4.F&B (Yiyecek-İçecek) malzemelerinin temizliğini, hijyenini sağlar. F&B ünitelerinde kullanılan tüm malzemenin temizliğini ve hijyenini sağlar.5. Önemli bir kimyasal tüketicisidir. Bulaşıkhane ve hijyen noktalarında Housekeeping kadar önemli bir kimyasal tüketicisidir. Toplam maliyet içerisinde önemli bir paya sahiptir.6. Bulaşıkhanedeki donanım ile önemli tutarlarda bir demirbaş parkının sorumlusudur. Bu demirbaşların bakım, onarım, kullanım ve temizliğinden sorumludur.Tüm bu göstergeler gösteriyor ki, Stewarding Departmanı yalnızca bulaşıkları yıkayan bir departman olmaktan daha fazla bazı özellikler gerektirmektedir:1. Öncelikle, işi ile ilgili olarak iyi bir mesleki deneyime sahip olmalıdır.2. İyi bir gözlemci ve denetmen olmalıdır.3. Maliyet unsurları ve par stoklarla ile ilgili olarak, doğru kestirmelerde ve hesaplamalarda bulunabilmelidir.4. Hijyen konusunda iyi derecede bilgi sahibi olmalıdır.5. Malzemenin saklanması ve korunması ile birlikte, bakımı ile ilgili olarak mesleki deneyime sahip olmalıdır.6. Bulaşıkhane kimyasallarını iyi tanımalı ve Cost Hesaplarını tutabilmelidir.7. Aynı zamanda, bulaşıkhanedeki donanıma sahip çıkmalı, makina ve diğer donanımının işler durumda olmasını sağlamalıdır.Sonuç olarak; günümüz koşullarında gittikçe daha düşük kar marjlarında çalışmaya mahkum olan konaklama işletmeleri, çaresizlik içerisinde tasarruf önlemlerine yönelirken, kaçakların da sorgulamasını yapmalıdırlar. Ya iyi bir Stewarding ve gittikçe düşen maliyetler; ya da ucuz işgücü ve gittikçe artan maliyetler... Burada karar yöneticilere düşmektedir : Sıradan, niteliksiz, kulaktan dolma bilgilerle donatılmış bir Stewarding Departmanı, yalnızca yukarıda saymaya çalıştığımız nedenlerle, sıkı bir tüketici rolüne soyunacak; işletme olup biteni farkedinceye kadar çözümü tasarruf önlemlerinde arayacak, ancak kaçakların ve maliyet artışlarının önüne geçemeyecektir.İyi bir Stewarding Departmanı ise, bu olumsuzlukları kendi içerisinde tolare ederek ve işletmenin yeni kaynak arayışlarına yönelmesini engelleyerek, karlılığa katkıda bulunacaktır. Yukarıda özelliklerini saymaya çalıştığımız Stewarding Departmanı, zaman zaman Mutfak ve Servis Departmanlarının eksilerini de kendisi kapatacaktır.
Konaklama işletmelerinde restaurant ve mutfağın çalışmalarından sonra mutfağın ve bulaşıkların yıkanması, Stewarding Departmanın görevlerinden birisidir. Ancak bu departmanın, bulaşıkları yıkama dışında da çok önemli görev ve sorumlulukları vardır:1. Sadece bulaşıkları yıkayan departman değildir. Mutfağa ve Servis Departmanına önemli derecede yardımcı olur.2. Aynı zamanda tüm F&B (Yiyecek-İçecek) işletme malzemesinden birinci derecede sorumludur. Sanıldığının tersine, F&B malzemelerinin sorumluluğu, Servis Departmanında ya da Mutfak Departmanında değil, doğrudan Stewarding Departmanındadır. Aynı zamanda çapraz kontrol mekanizmalarını oluşturabilmek için, Stewarding Departmanı, Mutfak Departmanından bağımsız bir yapı kazanmalıdır.3. İşletmenin F&B (Yiyecek-İçecek) işletme malzemesinin temizliği, bakımı, kırık-kayıp takibini yapar. Bir önceki maddede açıklandığı üzere, tek sorumlu olarak F&B malzemelerinin par stok hesaplarının yapılması, depolanması, doğru olarak sayımlarının yapılması, korunması ve bakımı, temizliği ve kırık-kayıp takibini Stewarding Departmanı yapar.4.F&B (Yiyecek-İçecek) malzemelerinin temizliğini, hijyenini sağlar. F&B ünitelerinde kullanılan tüm malzemenin temizliğini ve hijyenini sağlar.5. Önemli bir kimyasal tüketicisidir. Bulaşıkhane ve hijyen noktalarında Housekeeping kadar önemli bir kimyasal tüketicisidir. Toplam maliyet içerisinde önemli bir paya sahiptir.6. Bulaşıkhanedeki donanım ile önemli tutarlarda bir demirbaş parkının sorumlusudur. Bu demirbaşların bakım, onarım, kullanım ve temizliğinden sorumludur.Tüm bu göstergeler gösteriyor ki, Stewarding Departmanı yalnızca bulaşıkları yıkayan bir departman olmaktan daha fazla bazı özellikler gerektirmektedir:1. Öncelikle, işi ile ilgili olarak iyi bir mesleki deneyime sahip olmalıdır.2. İyi bir gözlemci ve denetmen olmalıdır.3. Maliyet unsurları ve par stoklarla ile ilgili olarak, doğru kestirmelerde ve hesaplamalarda bulunabilmelidir.4. Hijyen konusunda iyi derecede bilgi sahibi olmalıdır.5. Malzemenin saklanması ve korunması ile birlikte, bakımı ile ilgili olarak mesleki deneyime sahip olmalıdır.6. Bulaşıkhane kimyasallarını iyi tanımalı ve Cost Hesaplarını tutabilmelidir.7. Aynı zamanda, bulaşıkhanedeki donanıma sahip çıkmalı, makina ve diğer donanımının işler durumda olmasını sağlamalıdır.Sonuç olarak; günümüz koşullarında gittikçe daha düşük kar marjlarında çalışmaya mahkum olan konaklama işletmeleri, çaresizlik içerisinde tasarruf önlemlerine yönelirken, kaçakların da sorgulamasını yapmalıdırlar. Ya iyi bir Stewarding ve gittikçe düşen maliyetler; ya da ucuz işgücü ve gittikçe artan maliyetler... Burada karar yöneticilere düşmektedir : Sıradan, niteliksiz, kulaktan dolma bilgilerle donatılmış bir Stewarding Departmanı, yalnızca yukarıda saymaya çalıştığımız nedenlerle, sıkı bir tüketici rolüne soyunacak; işletme olup biteni farkedinceye kadar çözümü tasarruf önlemlerinde arayacak, ancak kaçakların ve maliyet artışlarının önüne geçemeyecektir.İyi bir Stewarding Departmanı ise, bu olumsuzlukları kendi içerisinde tolare ederek ve işletmenin yeni kaynak arayışlarına yönelmesini engelleyerek, karlılığa katkıda bulunacaktır. Yukarıda özelliklerini saymaya çalıştığımız Stewarding Departmanı, zaman zaman Mutfak ve Servis Departmanlarının eksilerini de kendisi kapatacaktır.
HOUSEKEEPİNG
HOUSEKEEPING :
Otelin doluluk oranına göre su-lpg ve enerji tüketiminden tasarruf etmek için teknik servisin önerdiği odaların hazırlanması ve ön büro ile işbirliği yapılması, Odaların ve genel alanların temizliğinin düzenli prosedürlere göre yapılması, hem arıtmaya zarar veren hem de maliyet artışına neden olan fazla deterjan - temizlik malzemesi ve su tüketiminin disipline edilmesi, değiştirilmesi için yerlere atılmayan havluların değiştirilmemesi, maid’lerin fazla tip almak için çarşaf ve havluların sürekli değiştirilmesinin önüne geçilmesi, odalarda standart dışında zaman harcanmaması, misafirlerin odadaki değerli eşyaları için safe kiralamalarının önerilmesi, balkon kapılarının kapalı olduğunun check edilmesi, katlarda ve genel alanlarda bardak-tabak gibi boşların sürekli ve düzenli alınmasının sağlanması, lekelerin uygun şekilde çıkarılması, housekeeping raporları ve uyuşmazlık raporlarının günlük takip edilmesi, late check out – room change’ler –early check out’ların –upgrade’lerin neden yapıldığının takibinin yapılması, geceden kirlenecek yerlerin temizliğinin öncelikle yaptırılması, misafirlerden tip istenmesinin önüne geçilmesi, gece görevlisinin yanlış odalara pasla girmesinin önüne geçilmesi, odaları check etmek için en az 3 kez ‘’Houskeeping’’ diye seslenilmesinin disipline edilmesi, katlarda gezen şüpheli kişilerin yetkililere bildirilmesi, odalarda yanıcı ve tehlikeli araç-gereç bulunduran ve odalara zarar veren misafirleri yetkililere bildirilmesi, odada tehlike arz eden teknik işlerin derhal yaptırılması ve yetkililere bilgi verilmesi, teknik servisin odadaki işinin bitiminden sonra iş yapılan yerin temizlenmesi, misafirden önce sıcak su ve diğer eksikliklerin yetkililere bildirilmesi, maidlerin güvenilirliklerinin araştırılması,odalarda check out’da havlu ve diğer otel ekipmanlarının eksik olup olmadığının check edilmesi, , çamaşırhaneye giden çamaşırların sayısı kadar temizinin alınması, çamaşırhanede tamburlara kapasitesi kadar çamaşırın konması ve manual durumlarda deterjanın yeterli miktarda konması, çamaşırların nemli ortamda çürütülmemesi ve dinlendirilmesi, çamaşırhanenin düzenli ve havadar tutulması, çamaşırhanede lpg ve enerji tüketiminden tasarruf etmek için buharın belirli saatlerde verilmesi-silindirin ve makinaların atıl bırakılmaması, yeterli çamaşırın bulundurulması, discartların az olması ve temizlikte kullanılabilmesi, misafirlerden maid’lerin aldığı hediyeler için yazı alınması ve emin olunması, oda kapılarının temizlik esnasında açık bırakılıp gidilmemesi, Buklet malzemeleri ve kırtasiye malzemelerinde tasarrufa gidilmesi göz ardı edilmemelidir.
Otelin doluluk oranına göre su-lpg ve enerji tüketiminden tasarruf etmek için teknik servisin önerdiği odaların hazırlanması ve ön büro ile işbirliği yapılması, Odaların ve genel alanların temizliğinin düzenli prosedürlere göre yapılması, hem arıtmaya zarar veren hem de maliyet artışına neden olan fazla deterjan - temizlik malzemesi ve su tüketiminin disipline edilmesi, değiştirilmesi için yerlere atılmayan havluların değiştirilmemesi, maid’lerin fazla tip almak için çarşaf ve havluların sürekli değiştirilmesinin önüne geçilmesi, odalarda standart dışında zaman harcanmaması, misafirlerin odadaki değerli eşyaları için safe kiralamalarının önerilmesi, balkon kapılarının kapalı olduğunun check edilmesi, katlarda ve genel alanlarda bardak-tabak gibi boşların sürekli ve düzenli alınmasının sağlanması, lekelerin uygun şekilde çıkarılması, housekeeping raporları ve uyuşmazlık raporlarının günlük takip edilmesi, late check out – room change’ler –early check out’ların –upgrade’lerin neden yapıldığının takibinin yapılması, geceden kirlenecek yerlerin temizliğinin öncelikle yaptırılması, misafirlerden tip istenmesinin önüne geçilmesi, gece görevlisinin yanlış odalara pasla girmesinin önüne geçilmesi, odaları check etmek için en az 3 kez ‘’Houskeeping’’ diye seslenilmesinin disipline edilmesi, katlarda gezen şüpheli kişilerin yetkililere bildirilmesi, odalarda yanıcı ve tehlikeli araç-gereç bulunduran ve odalara zarar veren misafirleri yetkililere bildirilmesi, odada tehlike arz eden teknik işlerin derhal yaptırılması ve yetkililere bilgi verilmesi, teknik servisin odadaki işinin bitiminden sonra iş yapılan yerin temizlenmesi, misafirden önce sıcak su ve diğer eksikliklerin yetkililere bildirilmesi, maidlerin güvenilirliklerinin araştırılması,odalarda check out’da havlu ve diğer otel ekipmanlarının eksik olup olmadığının check edilmesi, , çamaşırhaneye giden çamaşırların sayısı kadar temizinin alınması, çamaşırhanede tamburlara kapasitesi kadar çamaşırın konması ve manual durumlarda deterjanın yeterli miktarda konması, çamaşırların nemli ortamda çürütülmemesi ve dinlendirilmesi, çamaşırhanenin düzenli ve havadar tutulması, çamaşırhanede lpg ve enerji tüketiminden tasarruf etmek için buharın belirli saatlerde verilmesi-silindirin ve makinaların atıl bırakılmaması, yeterli çamaşırın bulundurulması, discartların az olması ve temizlikte kullanılabilmesi, misafirlerden maid’lerin aldığı hediyeler için yazı alınması ve emin olunması, oda kapılarının temizlik esnasında açık bırakılıp gidilmemesi, Buklet malzemeleri ve kırtasiye malzemelerinde tasarrufa gidilmesi göz ardı edilmemelidir.
ÖĞRETMEK ÖĞRENMEK ÜZERİNE
ÖĞRETMEK VE ÖĞRENMEK ÜZERİNE
(Yaşanan her deneyim yararımızadır. Benimsememiz gereken doğru tutum budur. Olaylara bu açıdan bakmayı öğrenmeliyiz.) (Raymon HOLLIWELL)
Genç Samurai duvara yaslanmış ve derin derin düşüncelere dalmış olan yaşlı keşişe yaklaşmış ve “Yaşlı adam bana cennet ve cehennemi anlat” demiş.
Yaşlı keşiş bir süre hiçbir şey söylememiş. Sonra “Demek cennet ve cehennemi soruyorsun. Karşımda bu kadar pejmurde duran sen, kir ve pislik içinde, saçları dağınık, nefesi kokan, kılıcı paslı. Sen mi soruyorsun bana bunu. ?”
Samurai; yüzü sinirden mosmor olmuş, boynundaki damarlar kabarmış, küfrederek kılıcını çekmiş ve havaya kaldırmış. Kılıç tam inmeye başlamıştı ki.
“İşte bu CEHENNEM.” demiş keşiş.
Samurai şaşırmış. Duraklamış. Bir an korkmuş ve yavaş yavaş kılıcını indirmeye başlamış. Kendisine birşeyler öğretmek pahasına hayatını tehlikeye atan yaşlı adama saygı ve sevgiyle bakmış.
“İşte demiş yaşlı keşiş bu da CENNET...! ”
(Yaşanan her deneyim yararımızadır. Benimsememiz gereken doğru tutum budur. Olaylara bu açıdan bakmayı öğrenmeliyiz.) (Raymon HOLLIWELL)
Genç Samurai duvara yaslanmış ve derin derin düşüncelere dalmış olan yaşlı keşişe yaklaşmış ve “Yaşlı adam bana cennet ve cehennemi anlat” demiş.
Yaşlı keşiş bir süre hiçbir şey söylememiş. Sonra “Demek cennet ve cehennemi soruyorsun. Karşımda bu kadar pejmurde duran sen, kir ve pislik içinde, saçları dağınık, nefesi kokan, kılıcı paslı. Sen mi soruyorsun bana bunu. ?”
Samurai; yüzü sinirden mosmor olmuş, boynundaki damarlar kabarmış, küfrederek kılıcını çekmiş ve havaya kaldırmış. Kılıç tam inmeye başlamıştı ki.
“İşte bu CEHENNEM.” demiş keşiş.
Samurai şaşırmış. Duraklamış. Bir an korkmuş ve yavaş yavaş kılıcını indirmeye başlamış. Kendisine birşeyler öğretmek pahasına hayatını tehlikeye atan yaşlı adama saygı ve sevgiyle bakmış.
“İşte demiş yaşlı keşiş bu da CENNET...! ”
ÇOCUK YAŞAMAYI ÖĞRENİR
Çocuk Yaşadığını Öğrenir
Eğer bir çocuk; Sürekli eleştirilmişse,Kınama ve ayıplanmayı
öğrenir.
Kin ortamında büyümüşse, Kavga etmeyi öğrenir.
Alay edilip aşağılanmışsa, Sıkılıp utanmayı öğrenir.
Devamlı utandırılarak terbiye edilmişse,Kendini suçlamayı
öğrenir.
Eğer bir çocuk; Hoşgörü ile yetiştirilmişse, Sabırlı olmayı öğrenir.
Desteklenip yüreklendirilmişse, Kendine güven duymayı öğrenir.
Övülmüş ve beğenilmişse, Taktir etmeyi öğrenir.
Hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse, Adil olmayı öğrenir.
Güven ortamı içinde yetişmişse, İnançlı olmayı öğrenir.
Kabul ve onay görmüşse, Kendini sevmeyi öğrenir.
Aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse, Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir
Eğer bir çocuk; Sürekli eleştirilmişse,Kınama ve ayıplanmayı
öğrenir.
Kin ortamında büyümüşse, Kavga etmeyi öğrenir.
Alay edilip aşağılanmışsa, Sıkılıp utanmayı öğrenir.
Devamlı utandırılarak terbiye edilmişse,Kendini suçlamayı
öğrenir.
Eğer bir çocuk; Hoşgörü ile yetiştirilmişse, Sabırlı olmayı öğrenir.
Desteklenip yüreklendirilmişse, Kendine güven duymayı öğrenir.
Övülmüş ve beğenilmişse, Taktir etmeyi öğrenir.
Hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse, Adil olmayı öğrenir.
Güven ortamı içinde yetişmişse, İnançlı olmayı öğrenir.
Kabul ve onay görmüşse, Kendini sevmeyi öğrenir.
Aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse, Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir
3 STEPS OF SERVICE –3 ADIMDA KALİTELİ HİZMET
HİZMETİ ÖNEMSEME
Misafir isteklerine proaktif yaklaşarak ilginizin gerçekciliğini gösterin.
***Misafirleri bilgilendirmede eşsiz bir sıcaklık ve önemseyen bir tavır içerisinde olun.
LANGUAGE / DİL
‘How may I help you?’ - Size nasıl yardımcı olabilirim?
‘Certainly’ - Muhakkak/Kesinlikle
‘Absolutely’ - Tamamen
‘I’d be delighted’ – Zevk duyarım
‘It’s my pleasure’ - Benim için zevkti
‘I’d be happy to..’ - Mutluluk duyarım
‘Please accept my apologies’ – Lütfen özürlerimi kabul edin.
‘Please call me if I can assist further’– Daha fazla yardımcı olabilmem için lütfen beni arayın’
BEHAVIOURS / DAVRANIŞLAR
‘Stop and listen’ – Dur ve dinle
‘Note and record guest preferences’ – Misafir tercihlerini not alıp kayıt tutun.
‘ Introduce yourself’ – Kendinizi tanıtın
‘Escort towards destination’ – Aynı yönde iseniz misafire eşlik edin.
Use complete hand no finger pointing Parmağınızla işaret etmeyin, elinizin tamamını kullanın
Misafir isteklerine proaktif yaklaşarak ilginizin gerçekciliğini gösterin.
***Misafirleri bilgilendirmede eşsiz bir sıcaklık ve önemseyen bir tavır içerisinde olun.
LANGUAGE / DİL
‘How may I help you?’ - Size nasıl yardımcı olabilirim?
‘Certainly’ - Muhakkak/Kesinlikle
‘Absolutely’ - Tamamen
‘I’d be delighted’ – Zevk duyarım
‘It’s my pleasure’ - Benim için zevkti
‘I’d be happy to..’ - Mutluluk duyarım
‘Please accept my apologies’ – Lütfen özürlerimi kabul edin.
‘Please call me if I can assist further’– Daha fazla yardımcı olabilmem için lütfen beni arayın’
BEHAVIOURS / DAVRANIŞLAR
‘Stop and listen’ – Dur ve dinle
‘Note and record guest preferences’ – Misafir tercihlerini not alıp kayıt tutun.
‘ Introduce yourself’ – Kendinizi tanıtın
‘Escort towards destination’ – Aynı yönde iseniz misafire eşlik edin.
Use complete hand no finger pointing Parmağınızla işaret etmeyin, elinizin tamamını kullanın
KISSADAN HİSSE 1
Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkânı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası. Günler boyu iş aramış ama bulamamış... Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini... Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki parktan başka gidecek yeri yokmuş. Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında. Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma. Arka kapıyı açmaya çalışan şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam, "Yalnız bırakın beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer" diye söylenmiş. Zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş. Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle. Birden siniri geçiveren ihtiyar,"Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur, ona nasıl yardım etsem acaba?" diye düşünmeye başlamış. Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş. O, çok kalın ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş. Yaşlı işadam, terzinin yanına yaklaşıp, "Ne o evlat, bu ayazda parkta donmuşsun. İstersen paltomu sana verebilirim" deyince, "Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını düşünüyordum. Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş" diye yanıt vermiş terzi. Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış. Çünkü o da üzerindeki paltoya onca para ödediği halde kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş. "Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?" diye soran yaşlı adam, "Ben terziyim" yanıtını alınca "Benimle gel, hayat hikayeni yolda anlatırsın" diyerek arabaya bindirmiş bizim terziyi. Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş. Böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen iyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkan açmasına yetecek kadar para vermiş. Bunun karşılığında tek istediği kendi giysilerini bu genç adamın dikmesiymiş. Terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler gibi çalışmaya başlamış. Bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor, onu kendi çevresinden zengin kişilerle tanıştırarak yeni siparişler almasını sağlıyormuş. Küçük dükkân önce kocaman bir modaevine dönüşmüş, sonra da pek çok ünlü marka için üretim yapmaya başlamış. Terzi artık "ünlü işadamı" diye anılır olmuş. Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş. Terzi çok büyük bir iş bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine az bir zaman varmış. Biraz sohbet ettikten sonra yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş. Hemen bir ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmasını sağlamış. Yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği için uçağa yetişmiş. Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun süre hastanede yatmış, bir yandan da sadece bir kez telefon ederek durumunu soran terziyi bekliyormuş. Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş. Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın kapısını çalamaz olmuş. Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış. Fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkan kalmış. Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için. Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş. Ve başlamış anlatmaya: "Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış. Ormandaki bir kulübede yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış. Bir gün kulübesinde yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş. O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu, eşeğine binip yola koyulmuş. Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş. Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş. Bülbül ona "Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın" demiş. Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye başlamış. Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş. Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler. Bir gün yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım isteyen sesini duymuş oduncu. Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek üzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan. Gösteri başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış. Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden canını zor kurtarmış. İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış. Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün, büyü de o yüzden bozuldu. Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini koparmasaydın..." Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş terzi, çünkü söyleyecek bir sözü yokmuş... Dostluk iplerinizi koparmamanız dileğiyle....
6/12/2009
Aqua Fantasy’de Yelken Kampı Eğitimi başladı
Pamucak sahilindeki Aqua Fantasy Hotel’de açılan yelken eğitim kampında Kocaeli, Hacettepe ve Bolu Abant Üniversitelerinin Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu bölümü öğrencileri ağırlanıyor.
Kocaeli, Hacettepe ve Bolu Abant Üniversitelerinin Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu bölümü öğrencileri, 50’şer kişilik gruplar halinde geldikleri Aqua Fantasy’de 6 gün süren Yelken eğitim kampına katılıyorlar. Otelin sporcular için ayrılmış özel kamp odalarında kalan ve 5 bin kişilik Aquapark’ta boş zamanlarında eğlenme olanağı da bulan yelken tutkunları, Hobby Cat ve Top Cat sınıflarında Katamaran eğitiminin yanı sıra, rüzgar sörfü ve kano temel eğitimi de alıyorlar.
Kocaeli, Hacettepe ve Bolu Abant Üniversitelerinin Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu bölümü öğrencileri, 50’şer kişilik gruplar halinde geldikleri Aqua Fantasy’de 6 gün süren Yelken eğitim kampına katılıyorlar. Otelin sporcular için ayrılmış özel kamp odalarında kalan ve 5 bin kişilik Aquapark’ta boş zamanlarında eğlenme olanağı da bulan yelken tutkunları, Hobby Cat ve Top Cat sınıflarında Katamaran eğitiminin yanı sıra, rüzgar sörfü ve kano temel eğitimi de alıyorlar.
6/11/2009
MAYIS AYI PERSONELLERİ BELLİ OLDU
6/04/2009
6/02/2009
AQUA SOSKOM DUYURU
Sosyal Komite Başkanlığına seçilen SPA da görev yapan Sevgi Zeynep AKTOSUN otelimizdeki görevinden ayrılmıştır.Yerine SOSKOM Başkan yardımdıcısı Altuğ YURTLAK devam etmektedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)