7/31/2009

Hamamböceği ya da çakma sarışının yeşil saçları

Geçtiğimiz hafta iki önemli anket sonucu açıklandı. İkisi de turizmimizi yakından ilgilendiriyor. Altı ülkeden 4.876 tatilcinin katıldığı ilk anket, Trivago. de Otel Portalı tarafından gerçekleştirildi. Dünya genelinde turistlere tatilde en çok neden şikâyet ettikleri soruldu. Sonuç şaşırtıcı ama, bizim açımızdan sevindirici:
1. Odadaki Haşereler %19 2. Gürültü %11 3. Kalitesiz Yemek % 9 4. Asık Suratlı Personel % 7 5. Yetersiz/Bozuk Tesisat % 7 6. Bir Önceki Misafirin Artıkları % 7 7. Hırsızlık % 5 8. Devam Eden İnşaatlar % 5 9. Çifte Rezervasyon % 5 10.Otelde Gıda Zehirlenmesi % 4 11.Bakımsız Havuz % 3 12.Ek Harcamalarda Fahiş Fiyat % 2 13.Klor Zehirlenmesi % 1 Bu listeyi bize uyarlarsak, 3 ve 4 numaralı konuları hiç üzerime almam, tereddütsüz silerim. Güleryüz, misafirperverlik ve mutfağımız memnuniyet sıralamasında en güçlü değerlerimizdir. Geçtiğimiz senelerde başımızı ağrıtan 9. madde son yıllarda gündemimizden çıktı. Gürültü sorunu genelde dinlenmeye odaklanmış Almanlar için geçerli. Sesi bir diş azaltmakta ve bina izolasyonunu gözden geçirmekte yarar var. 8. madde turiste saygıdan değil, krizden durdu. Yok, bu sene... Klor zehirlenmesi bizde artık hiç yok gibi. Yıllar önce havuza giren çakma sarışınlar, bakır sülfat ayarı biraz kaçınca yeşil saçlarla çıkardı havuzdan. Ama şimdi bizim sitenin görevlisi Murat'ın bile klor kullanım kılavuzu var. Hırsızlık, önceki yılların önemli konularındandı. Gelişen teknolojiyi kendi sistemlerine entegre eden oteller bu konuda büyük ilerleme kaydettiler. 7. yi de sildim. 6.madde bizde tersine dönmüş durumda, artık bırakmak bir yana, odadan götürülenin haddi hesabı yok. Gıda zehirlenmesi sıcakların arttığı ve her şey dâhilin doruğa eriştiği bu dönemlerde dahi bizde yok denecek kadar az. Odalardaki bozuk ve yetersiz tesisat, özellikle eskiyen binalarda sorun teşkil ediyor. Birçok tesis bunun öneminin farkında ve yenilemeye gidiyor. Açıkçası 5. maddenin ucu biraz bize de dokunuyor. 12. madde bizde 'Her Şey Dahil' mağduru. Otellerimizde para harcamak için çok uğraşmak gerekiyor. Hepten sildim. Kala kala geriye bir tek haşereler kalıyor. Devlet tavsiyesi ile çoraplarını pantolonun içine sokup yıllarca kenelerle cebelleşen bir halk olarak, iki hamamböceğine pabuç bırakacak da değiliz!.. Onlarda yok ama listeye bir madde de benden: odalardaki küf !.. Koltukları altın işlemeli, çeşmelerinden şarap akan muhteşem tesisler yaptık, ama yıllardır küvetin kenarındaki bit kadar küfü yok edemedik. İkinci anket 651 Alman misafirin katılımı ile ise Temmuz ayının ilk iki haftasında bizim yaptığımız ve Türkiye genelinde geniş yankı bulan Türkiye'nin imajı anketi idi. 'Türkiye size neyi çağrıştırıyor ?' sorusuna gelen cevapların bir kısmı misafirperverlik, tatil, kültürel varlıklarımız gibi bildik konular iken, bazıları hiç aklımıza gelmeyen, dikkatimizden kaçan dolmuş, semt pazarları gibi farklılıklarımızdı. Listenin üst sırası şu şekilde oluştu: Tatil %19,5 Misafirperverlik %14,4 Döner %10,6 Semt Pazarları % 7,0 Camiler % 5,4 İstanbul % 4,8 Memleket büyük, tarihi de zengin olunca haliyle konu da çok oluyor. Hamam, Kültür, Tekstil, Atatürk, Türk Kahvesi, Lokum, Dolmuş, Pazarlık etmek, Nargile, Fındık, yoğurt, şeklinde devam ediyor turistlerin kafasındaki Türkiye Resimleri... Yani kısaca diyorlar ki ,' Türkiye'yi farklı kılan unsur, geçmişten gelen değerlerinin zenginliğidir. Hamamı, Lokumu, tarihi, Atatürk'ü, güler yüzlülüğü, denizi, Camileri, Tekstili ve otelleri ile 'özünü kaybetmeden modernleşen Türkiye, geleceğin en sevilen Tatil ülkesi olacaktır. İnanın !...
Recep YAVUZ ( TURİZMDE BU SABAH)

7/28/2009

Moshe Abudaram’dan 10 Altın Anahtar:

1- Nefes alın. Ne zaman sıkılırsanız, farkında olun ve nefes alın. Nefesruhunuzun beden ile bağıdır. Bu bağlantınız hep yerinde olsun.2- Su için. Vücudunuzda su yoksa ruhunuzun ikamet ettiği beden negörevlerini ne de sizin arzularınızı gerçekleştirebilir.3- Endişeye değil, neşeye odaklanın. Ancak neşe karşınızdaki kapalıkapıları açan anahtardır. İçinizden gelmiyorsa bile, gülün, kahkaha atın,frekansınızı değiştirin. İçinizden gelmese de radyonun kanalını değiştirin.4- Yarının problemlerini bugünün enerjisi ile çözemezsiniz. Size bugün içingerekli tüm güç verildi. Ve yarın, yarın için gerekenler verilecek.Taşıyamayacağınız hiçbir yük size verilmez. Kendinize güvenin.5- Kendi anne babamızı biz seçtik. Onlara gereken saygıyı gösterin. Neolursa olsun. Kızsanız da, darılsanız da, üzülseniz de, saygı gösterin.Bazen saygı sevgiden de önemli olabilir.6- Çocuklarınız size ait değiller. Onlara hak ettikleri gibi, bağımsız veözgür varlıklar olarak gerekli sevgi ve saygıyı gösterin. Ve bilin ki onlarsizi seçti, sizin kendi anne babalarınızı seçtiğiniz gibi. Yaşamak içingeldikleri bir yol. Onlar için bir şey yapmak istiyorsanız bu yoluyürümeleri için onlara destek olun.7- Ruhunuzun ölümsüz olduğunun farkında olun. Hep vardınız ve hep varolacaksınız.8- Ben akşamdan ertesi sabah 6’da uyanmayı kendime vaat edersem, bu olur.Peki, sözleriniz ile siz her gün, her an ne vaat ediyorsunuz? Kelimelerinizile kendinize, öldün diyerek, dizlerim bitti diyerek, bu iş beni hastaetti, diyerek gerçekleşerek kehanetler yaratmayın. Güçlüsünüz, insansınız,başarırsınız.9- Yapın. Yapmadıklarınıza pişmanlıklarınız her zaman daha çok olur.Yüreğiniz derinliklerin bir dilek olarak geliyorsa ve size neşe veriyorsa,durmayın yapın.10- Bilmek istediklerinizi sorun. Soru varsa, cevap mutlaka gelecektir. Herzaman ilk gelen cevap en doğrusudur.

7/24/2009

Çocukluk..... ...

Babası İspanya'nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede mahkumdu küçük kızın.Fırsat bulduğu her haftasonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapishaneye giderdi.Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında götürdü ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara verilmesi yasaktı.Bu sebeple kağıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı...

Çok üzülmüştü küçük kız...Babasına söyledi bunu,o da "üzülme kızım,yine çizersin; bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu?"dedi. Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü.bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti.Babası keyifle resme baktı ve sordu:"Hmmm!Ne güzel bir ağaç bu!Üzerindeki benekler ne? Portakal mı? Küçük kız babasına eğilerek,sessizce:"Hşşşşt! O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!.....

BEYNİNİZDEKİ ZEHİR

Uzun yillar once Cinde Li-Li adli bir kiz evlenir ve ayni evde kocasi ve kaynanasi ile birlikte yasamaya baslar.Lakin kisa bir sure sonra kayinvaldesi ile gecinilmenin cok zor oldugunu anlar. Ikisininde kisiligi tamamen farklidir buda onlarin sik sik kavga edip tartismalarina yol acar. Bu cin geleneklerine gore hos bir davranis degildir ve cevrenin oldukca tepkisini alir. Birkac ay sonra bitmez tukenmez gelin kaynana kavgalarindan ev onun ve annesi ile karisi arasinda kalan esi icinde cehennem haline gelmistir. Artik birseyler yapmak gerektigine inanan genckiz dogru babasinin eski bir arkadasi olan baharatciya kosar ve derdini anlatir. Yasli adam ona bitkilerden yaptigi bir ekstre hazirlar ve bunu 3 ay boyunca hergun azar azar kaynanasi icin yaptigi yemeklerin icine koymasini soyler. Zehir az az verilecek , boylece onu gelininin oldurdugu belli olmayacaktir. Yasli adam genc kiza kimsenin ve esinin suphelenmemesi icin kaynanasina cok iyi davranmasini ona en guzel yemekleri yapmasini soyler. Sevinc icinde eve donen Li-Li yasli adamin dediklerini aynen uygular . Hergun en guzel yemekleri yapiyor. Kaynanasinin tabagina azar azar zehiri damlatiyordu. Kimseler suphelenmesin diyede ona cok iyi davraniyordu. Bir sure sonra kayinvaldeside cok degismisti ve ona kendi kizi gibi davraniyordu. Evde artik baris ruzgarlari esiyordu. Genc kiz kendisini agir bir yuk altinda hissetti Yaptiklarindan pisman bir vaziyette baharatci dukkaninin yolunu tuttu ve yasli adama su ana kadar kaynanasina verdigi zehirleri onun kanindan temizleyecek bir iksir icin yalvardi, Yasli kadinin olmesini artik istemiyordu. Yasli adam yasli gozlerle karsisinda konusup duran Li-Li ye bakti ve kahkahalarla gulmeye basladi Sevgili Li-Li dedi , sana verdiklerim sadece vitaminlerdi. Olsa olsa kayinvaldeni sadece daha da guclendirdin hepsi bundan ibaret. Gercek zehir ise senin beyninde olandi. Sen ona iyi davrandikca oda dagildi ve yerini sevgiye birakti boylece siz gercek bir ana kiz oldunuz " dedi...
Kissadan Hisse: Eski bir Cin atasozu soyle der ; Gul veren elde gul kokusu kalir. Sevilen insan sevgisini insanlara veren insandir.

MASALLARDAN NELER OGRENDIK

Sinderella : Hatun kismisinin gece 12den sonra sokakta isi yoktur ...
Uyuyan Guzel: Bir kiz kendisini open ilk erkekle evlenir ve onunla sonsuza kadar mutlu yasar.
Ali Baba ve Kirk Haramiler: Password\'ler iyi saklanmali onun bunun yaninda bagirarak soylenmemelidir.
Hansel ile Gretel: Masal kahramanlarinin sayisi arttikca IQ\'lari duser... Cukulatadan evler yenmemelidir.
Kirmizi Baslikli Hanimkiz: Sokakta her gordugun zibidiyle konusma
ǩrkin Âdek Yavrusu: Ortaokulda size imali bakislar atan gozluklu tombul kizla/cocukla dalga gecip asagilamayin, bir bes sene sonra afet olur agziniz acik kalir aglarsiniz.
Alice Harikalar Diyarinda: Her buldugunu agzina sokma
Heidi: Akilli kizlar patikalarda neyin keci kovalamazlar.
Allaaddin : Sokakta her buldugunu karistirma!

YARIM YAMALAK BiLGiLER

GUVELER
İftiraya ugrayan güveler...
Güveler, hep gardiroptaki yün giysileri yemekle,
onlari delmekle suclanir.
Bazen dolabin kapisini acarsiniz,
kücük bir kelebek ucarak cikar.
Annem eskiden dolaplara hep naftalin koyardi,
güve gelmesin diye.
Simdi ardic agacindan tahta halkalar yapiyorlar.
Askiya takiyorsunuz, sözde gelmiyor.
Sabun konuldugunu da hatirliyorum.
Oysa, güveler sucsuzmus.
Güveler yün kazaklari yemezlermis.
Cünkü yün giysilerin üzerine yumurtladiktan sonra
ölürlermis. Yumurtalarini yün giysilerin üzerine
koymalarinin nedeni de
örgülü kazaklarin yumurtalarin düsmemelerini
sagladigi icin.
Ama yumurtadan cikan kücük tirtillar
kendilerine yünden bir koza örmek icin
cevrelerindeki yünleri toplar,
kendilerine saracak bir giysi yaparmis.
Anlayacaginiz yemiyorlar, bir giysilik yün aliyorlar.

****
Sinekler
Sinekler bazi zaman ayaklarini birbirine sürter.
Bir cocuk bana, "Bak, pistten kalkisa havalaniyor! "
demisti. Bir baskasi da,
"Bizi isirmadan önce dislerini bileyliyor!"
Oysa bütün gün cöplerde, pis yerlerde
yiyecek üstünde dolasan sinegin bu hareketi,
ayagina bulasan pislikleri temizlemekmis.
* * *
Develer
Develeri hepimiz biliriz.
Her ne kadar okul gezilerimde deve yavrusunun
adinin ne oldugu sorusuna yanit veren ögretmen,
ögrenci bulamasam da,
burada bir kez daha "daylak" denildigini yineleyeyim.
Devenin sirtinda bir kambur vardir,
yani hörgücü. Bu bazi develerde cift olur, bazilarinda tek.
Develer yola cikmadan önce besinlerini depo ederler;
onlar yola cikip cikmayacaklarini bilmez,
ama yine de kendilerini garantiye alir,
yiyecekleri sirtlarina yag olarak depolar.
Bir hörgücün 45 kg agirliginda oldugu söylenir.
Devenin suyu da burada sakladigini düsünürdüm.
Oysa, develerin mide duvarlarinda matara seklinde
su torbalari varmis. İctigi sulari buraya depolar,
gereksinim duydugunda buradan icermis.
İneklerde bu is daha gelismis.
Gevis getiren hayvanlarda dört tane mide var.
Bu odalarin sirasiyla adi söyle:
İskembe, börkenek, sirden ve kirkbayir.
Son oda da inegin gercek midesi.
* * *
Denizati
Denizatlarinin baslari gercekten bir ata benzer.
Aile düzeninin belki de en esitlikci yasami onlara ait.
Disi denizati yumurtalarini erkegin kuyrugunun altindaki
genis keselere birakirmis.
Yavrular yumurtadan cikacaklari zaman
bu keselerin agzi acilirmis ve yavrular,
anne gibi dogum yapan erkek denizatinin kuyrugundan
dökülürmüs ve baba dogum sonunda dinlenir,
görev anneye gecermis.
* * *
Göcebe Hayvanlar
Kuslarin disindaki hayvanlarin göc etmedigini düsünürüz.
Oysa ren geyikleri göcmen hayvanlar sinifindanmis.
Soguk kuzey bölgelerinde sürüler halinde yasar ve
likenle beslenirlermis.
Kar yaginca yiyecek kaynaklari karlar altinda kaldigi icin
güneye, sicak bölgelere göcer,
karlar eridiginde de yeniden kuzeye gelirlermis.

YAŞLI KEŞİŞ VE SAMURAİ

Yaşlı keşiş yolun kenarında oturuyordu. Gözleri kapalıydı, bacak bacak üstüne atmıştı ve elleri kucağındaydı. Oturduğu yerde derin düşüncelere dalmıştı. Birden bir samurai savaşçısının sert ve emreden sesi, keşişi derin düşüncelerinden uzaklaştırdı. Yaşlı adam! Bana Cennet ve Cehennemi anlat! Keşiş önce hiçbir şey duymamış gibi yanıtsız bıraktı bu sesi. Fakat sonra yavaş yavaş gözlerini açtı. Samurai her geçen saniye biraz daha sabırsız bir şekilde yanıt beklerken, dudaklarının kenarında farkedilmesi çok zor bir gülümseme belirdi. Keşiş sonunda, Cennet ve Chennemin sırlarını öğrenmek istiyorsun demek ki diye yanıtladı. Bu kadar pejmurde olan sen. Elleri ve ayakları kir içinde olan sen. Saçları taranmamış, nefesi kokan, kılıcı paslı sen. Çirkin ve annenin kılığına özenmediği sen. Sen bana Cennet ve Cehennemi soruyorsun ha? Samurai birden küfür etti. Kılıcını çekti ve keşişin başının üstüne kaldırıverdi. Keşişin başını bedeninden ayırmak üzere hazırlanırken, yüzü morardı, boynundaki damarlar kabardı. Kılıç tam inmeye başlarken yaşlı keşiş sakince Bu Cehennem işte dedi. Samurai o anda biraz korku, biraz şaşkınlık, biraz şefkat ve biraz sevgiyle, yaşamını kendisine birşeyler öğretmek için yasamini feda etmeyi göze alan adama baktı. Kılıcını yere indirdi ve gözleri yaşlarla doldu. Ve dedi yaşlı keşiş, bu da Cennet.

HAYAT NEDİR VE NE DEĞİLDİR

Hayat skor tabelası tutmak değildir. Kaç arkadaşınız olduğu ya da kaçının sizi arkadaş kabul ettiği değildir. Bu hafta sonu için planlarınızın olması değildir. Hafta sonunda yalnız olmanız da değildir. Şu sıralar sevgiliniz olması değildir. Geçmişte sevgiliniz olması ya da hayatınıza kaç sevgili girdiği de değildir. Bugüne kadar hiç sevgilinizin olmaması da değildir. Sizi kimin öptüğü değildir. Aileniz ya da onların serveti değildir. Hangi okula gittiğiniz değildir. Ne kadar güzel ya da ne kadar çirkin olduğunuz değildir, giydikleriniz, ayakkabılarınız değildir. Ne çeşit müzik dinlediğiniz değildir . Okul notlarınız değildir.Ne kadar akıllı olduğunuz değildir. Herkesin size verdiği akıl notu hiç değildir. Hayat standart testlerle tanımlanan kişiliğiniz de değildir. Hayat bir kağıda dökülmüş hayat hikâyeniz ve bu hayat hikâyesini kimin kabul ettiği de değildir.

Ama hayat ; Kimi sevdiğiniz, kimi incittiğinizdir. Kimi mutlu, kimi mutsuz ettiğinizdir. Sizin olanları koruyabilme ya da mahvedebilmenizdir. Dostluklarınızdı r. Neyi söylediğiniz ve neyi kastettiğinizdir. Hangi önemli hüküm ve kararları verdiğiniz ve de niçin verdiğinizdir. İçinizde sevgiyi taşımak, büyütmek ve dağıtmaktır. Ama en önemlisi, yalnız başına asla gerçekleştiremeyeceğ iniz bir şeyi yapmak, hayatınızı, başka insanların kalbine dokundurabilmektir. Başkalarının kalplerini etkileyecek yolu ancak siz seçersiniz. Ve hayat bu seçimlerdir zaten. Hayat silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır. Ve insanlar böyle büyürler... Unutmayın; Hayata kendimizden ne katarsak, hayattan da onu alırız.

iyi ki yaptım

Küçük bir kasabanın 4 ayrı mahallesi varmış. Birinci mahallede ''EVET AMA'' lar yaşıyormuş. "Evet ama"lar her zaman ne yapılması gerektiğini bildiklerini düşünürlermiş. Yapma zamanı geldiğinde ise''Evet ama'' diye yanıtlarlarmış. Yanıtları hep yanlış olurmuş. Suçu da başkalarına atmakta ustaymışlar. Ikinci mahallede ''YAPACAĞIM'' lar yaşarmış. Ne yapacaklarını bilirlermiş. Kendilerini yapacakları şeye adım adım hazırlarlarmış ama yapacakları sırada şanslarını kaçırdıklarının farkına varırlarmış. Bu mahallede insanların dizleri dövülmekten yara bere içindeymiş. Yaşamı ertelememek için verdikleri kararı bile ertelerlermiş . Üçüncü mahallede yaşayan ''KEŞKE''cilerin hayatı algılama güçleri mükemmelmiş. Neyin yapılması gerektiğini daima en iyi şekilde bilirlermiş ama... maalesef her şey olup bittikten sonra. ''Keşke''cilerin de başları hep kanarmış, duvara vurmaktan!.. Kasabanın en yeşil bölgesinde, en güzel evlerin olduğu mahallede ise ''IYI KI YAPTIM''lar otururmuş. ''Keşke''ciler bu mahallede yürüyüşe çıkar, etrafa hayranlıkla bakarlarmış. ''Yapacağım''lar ''Keşke''ciler ile birlikte bu mahallede yürüyüşe çıkmak ister ama bir türlü fırsat bulamazlarmış. ''Evet ama''lar ise mahallenin güzelliğini görmek yerine, ağaçların gölgelerinin yeterince geniş olmadığından, güneşin erken saatte doğması gerektiğinden şikayet ederlermiş. ''Iyi ki yaptım'' mahallesindeki insanların kusuru da beyinlerinde mazeret üretme merkezlerinin olmamasıymış. Bu yüzden yaşadıkları ortam her zaman güzel, düzenli ve huzurluymuş.
Bu hafta hep beraber ''Iyi ki yaptım'' mahallesine taşınmaya ne dersiniz ?

ÜZÜNTÜSÜZ YAŞAYIN

Epiktetos yirmi asır önce demiştir ki: "Kader önünde sonunda şöyle veya böyle günahlarımızın bedelini önümüze koyar. Görünen ya da görünmeyen zaman içinde herkes günahlarının bedelini öder. Ektiğini biçer. Bunu bilen adam kimseye kızmaz, gücenmez, kimseyi aşağılamaz, kimseyi itham etmez, kimseden nefret etmez, kimseye kin tutmaz. Bunu bilen adam karşılaştığı aksiliklere şaşmaz. Önüne çıkan maddi-manevi engellerin kendi günahlarından başka bir şey olmadığını bilir." Düşmanlarınızı düşünmek için ayıracağınız bir dakika bile düşmanlarınızdan daha değerlidir. Nefret ve intikam hissi size büyük zararlar verir. Aristo şöyle diyor: "İdeal insan iyilik yapmaktan zevk alır. Kendisine iyilik yapılırsa mahcubiyet duyar. Çünkü iyilik yapmak üstünlük işareti, bir iyiliğe muhtaç duruma düşmek zaaf işaretidir." Karşılaşacağımız nankörlükten dolayı üzülmemek için hazırlıklı olalım. Karşılık beklemeden iyilik yapalım.

Mutluluk minnet beklemekte değil, minnet gösterilmesinden rahatsızlık duyulacak olgunluğa erişmektir...

8 Özel Armağan 1) Dinleme... Ama gerçekten dinleyin. Kesmeden, hayal kurmadan, vereceğiniz cevabı düşünmeden... Can kulağıyla dinleyin. 2) Sevgi... Kucaklamalar, öpücükler, sırt sıvazlamalar ve el tutmalar konusunda cömert olun. Bu ufak hareketler, aileniz ve dostlarınıza olan sevginizi daha açık göstermenizi sağlayabilir. 3) Kahkaha... Fıkra anlatın, neşeli hikâyeleri paylaşın. Bu armağanınız "seninle birlikte gülmeyi seviyorum" anlamına gelir. 4) Yazılı bir not... Basit bir "Yardımın için teşekkürler" notu, ya da belki bir şiir... Kısa, elle yazılmış bir not bazen ömür boyu hatırlanır. 5) İltifat... Basit, içtenlikle söylenen bir söz ("Bu renk sana ne çok yakışmış", "Harika bir is çıkardın", "Yemek nefis olmuş" gibi) karşınızdakinin içini aydınlatır. 6) İyilik... Her gün, rutininizi kırıp birisine hoş, nazik bir şey yapın. 7) Yalnızlık... Bazen tek istediğimiz yalnız kalmaktır. Bu anlara duyarlı olun ve ihtiyacı olana yalnız kalma armağanını verin. 8) Neşeli bir yapı... Birine tatlı bir söz söylemek gibisi yoktur. Selâm vermek veya teşekkür etmek o kadar zor mu?

Akla zarar yasalar

İngiliz Times Gazetesi, dünyanın en garip, en komik yasalarını bulup çıkarmış. Bunların bazıları artık zamanaşımına uğramış, çağdaş hayatın gerçeklerine uymayan, ancak unutulduğu için kağıt üzerinde halen geçerli yasalar.Mesela İngiliz Parlamentosu’nda ölmek yasak.
Bir diğer yasaya göre, üzerinde kral veya kraliçenin resmi bulunan pulu ters yapıştırmak ise vatana ihanet.
York kentinde ise tarihi surların içinde bir İskoçyalıyı öldürmek yasal. İşte tuhaf yasalardan bazıları:Bir parlamento üyesinin tepeden tırnağa zırhlı olduğu halde Avam Kamarası’na girmesi yasak.
İngiliz sularında ölü bulunan balinanın kafası yasal olarak kralın, kuyruğu ise korsesi için gerekli malzemeyi sağlayacağı gerekçesiyle kraliçenin malı sayılır.
Bahreyn’de erkek jinekolog doktor kadın hastasını ancak aynadan bakarak muayene edebilir.
ABD’nin Vermont eyaletinde kadınlar, ancak kocalarından aldıkları imzalı izin kağıdıyla takma diş kullanabilir.
York kentindeki tarihi surların içinde bir İskoçyalıyı öldürmek yasal. Ancak elinde ok ve yay olması lazım.
Hereford kentinde bir Galli’yi pazar günleri katedralde vurmak yasak. Chester kentinde ise Gallileri kent surları içinde ve gece yarısından sonra okla vurmak serbest.
Florida’da pazar günü paraşütle atlayan bekar kadınlar hapse mahkum edilebilir.İngiltere’de hamile bir kadın yasal olarak istediği yere defi hacette bulunabilir. Hatta bir polisin miğferine bile.
Londra limanına giren bir savaş gemisi, Londra Kulesi muhafızına bir varil rom vermekle yükümlüdür.
Alabama’da, şoförün gözleri bağlı olarak oto sürmesi yasaktır.
İngiltere’de, Üzerinde kral veya kraliçenin resminin bulunduğu pulu ters yapıştırmak, vatan hainliğiyle suçlanmak için yeterli.
Fransa’da bir domuza Napolyon adı vermek yasadışı. Bu yasak muhtemelen George Orwell’ın Hayvanlar Çiftliği’ni yayınlamasından sonra çıktı. Kitaptaki baş domuzun adı Napolyon’du.

7/23/2009

Philip E. Humbert adlı bir psikiyatri profesörü, "İnsanlara mutlu yaşamın anahtarını 10 kuralda toplayacak olsam, hangi deyişleri seçerdim?"

1. Kendini tanı (Sokrates) Kendi içinde yolculuk yap. Günlük tut. Kalbin, gönlün, vicdanın NE diyor? Neyi öne çıkarıyor? Dünyaya bilinçli bakmanın yolu başta bu iç yolculuktan geçiyor.
2. Olduğun gibi görün ya DA göründüğün gibi ol (Mevlana) Dürüst ol, adil ol, hakça düsün. İçinden gelen sesin öne çıkardığı değerleri koru. Hayatta bir şeyleri korumak için ayakta kalmazsan, her şey seni düşürür
3. En yukarıda aşk var (Aziz Paul) Sesi müziğe dönüştüren aşktır. Aşk olmazsa, sevgi ilişkileri yoksa, özen eksikse, hayatın kuru bir daldan farkı kalmaz.
4. Dünyayı hayal gücü döndürür (Albert Einstein) Yaptığımız her şey hayal kurarak başlar. Hayat herkes için; hayalleri gerçekleştirmek ve yapabileceğinin en iyisi, olabileceğinin en güzeli peşinde gitmektir. Bobby Kennedy'nin sözü gibi: Diğerleri dünyaya bakıyor ve "Neden?" diye soruyor. Ben bambaşka bir dünya düşünüyor ve "Neden olmasın?" diye soruyorum
5. Fazla güzellik göz çıkarmaz (Mae West) Güzel hayat doya doya yaşanır. Mutluluk paylaşılır, hayatı sevme hissi coşkuyla beraber gelir. Ruhun müziğinde "Haydi bastır, göster kendini" temposu vardır. Kibir değil, coşku!
6. Fırsatlar yakalandıkça çoğalır (Sun Tzu) Başarı cesaret ister, başlangıçtaki cesaret sonradan inanca dönüşür. İnanç insanlığa daha iyi hizmet arzusuna dönüştüğünde, fırsatlar yelpazesi yukarı bir seviyede tekrar açılır.
7. Ya yap ya yapma. Denemek yok! (Yoda -Yıldız Savaşları) Hayat Seri hareket, karar ve kararlılık gerektirir. Tereddütte kalanlar geride kalır. Hayatın üstüne gitmezseniz, hayat sizin üstünüze gelir.
8. Mükemmellik, ekleyecek bir şey kalmadığında değil, alınacak bir şey kalmadığında oluşur (Antoine de St. Exupery) Hayatınızı basitleştirin. Basite indirge, indirge, bir kere daha indirge... O zaman NE kalıyor ona bak. İstekler listenizi kısa tutun. Kısa tutun ki, odaklanabilesiniz. Güneş ışığına büyüteç tutmak gibi konsantre olmazsanız, hayatı yakamazsınız.
9. Kabiliyet yoksa sanatçı olmaz, AMA çalışılmadıkça kabiliyet hiçbir işe yaramaz (Emile Zola) Ancak akıllı, bilinçli ve odağı şaşmayan çabalar sonrası, olası potansiyelin yapabilecekleri gerçekleşir. Elması yontmadıkça elinizde sadece bir taş parçası vardır.
10. Hayatı yaşamanın iki yolu var. Biri hiçbir şey mucize değilmiş gibi yaşamak... Diğeri her şey mucizeymiş gibi yaşamak (Albert Einstein) Şükretmeyi unutmamak gerek!

GÜNÜN SÖZÜ

ÖĞRENMEK ZATEN BİLDİĞİNİ FARKETMEKTİR, YAPMAK ONU BİLDİĞİNİ GÖSTERMEKTİR.

7/22/2009

NİETZSCHE

KENDİ KENDİME KONUŞTUM BAZEN EVİMDE,HEM KIZDIM,HEM GÜLDÜM HALİME,SONRA DEDİMKİ;SÖZ VER KENDİNE,DENİZLERİ SEVİYORSAN,DALGALARI DA SEVECEKSİN,SEVİLMEK İSTİYORSAN,ÖNCE SEVMEYİ BİLECEKSİN,UÇMAYI İSTİYORSAN,DÜŞMEYİ DE BİLECEKSİN,KORKARAK YAŞIYORSAN,YALNIZCA, HAYATI SEYREDERSİN.

Komik Telsiz Konuşmaları

* Heyecanlı bir ses: ’Merkez tarandık. -Merkez: Hayır efendim aranmadınız.
* 4512: Merkez alet kontrol. - Merkez: Elinizdeki alet değil cihaz. * 4512: Aletin cihaz olduğu anlaşıldı merkez.
* Şoför: Müdürüm, araç intikal etsin mi? - Müdür: Etsin, ama içinde şoförü de olsun.
* Merkez: Camide son durum nedir? - 4536: Cenazeler mezarlığa seyir halinde
* 4536: Merkez, orta kilolu, kara renkli, boynuzlu tosun kaybolmuş.- Merkez: Anlaşıldı. İstasyonlar not alın. Kaybolan tosunun eşkali veriyorum.
* Merkez: Ananın Yeri’nde (lokanta) kavga ihbarı var. Ekip intikal etsin.- 7443: Anlaşıldı Merkez. Ananın Yeri’ne ekibimizle seyir halindeyiz.
* Merkez: Anlaşıldı. Mevkiiniz?- 7553: Kaybolduk merkez.
* Merkez: Mevkiiniz? - 4566: Cumhuriyet Caddesi.
* Merkez: Tamam mevkiiniz?- 4566: Arabadayız merkez:
* 5452: Bahse konu aracı aldık inceliyoruz tamam.- Merkez: Araç alkollü mü?
* 5452: Olumsuz efendim, araç dizelmiş.
* 4512: Merkez hırsız kaçıyor. - Merkez: Anlaşıldı nereden nereye kaçıyor?
* 4512: Şuradan şuraya kaçıyor.- Merkez: Biri 4512’den telsiz alsın, adam gibi tarif etsin.
* 3345: Yonca Evcimik konserindeki son durum nedir? - 6220: Henüz Abone’yi söylemedi amirim.
* 5433: Caddede şüpheli bir paket var Merkez. - Merkez: Anlaşıldı, çevre güvenliğini alın, pakete dokunmayın. Uzman ekip seyir halinde.
* 5433: (Üç dakika sonra) Uzman ekibe gerek yok. Paket boş: - Merkez: Çevre güvenliğini alın demiştik.
* 5433: Üzerinden kamyon geçti.
* 3370: Bir minibüs at arabasına çarpmış, at arabası vefat etmiş. - Merkez: Başın sağ olsun evladım.”

SOKRATESİN DERSİ

Sokrates bir gün derste öğrencilerine birer beyaz kağıt dağıtır ve üzerine bir daire çizmelerini ister. Dairenin tam ortasına da bir nokta koymalarını söyler. “Büyük mü yoksa küçük mü bir daire çizdiniz?” diye sorar. Bazıları küçücük bir daire çizerken bazıları tüm kağıdı doldurmuştur.
“ Dairenin, tam ortasındaki nokta sizsiniz. Daire ise sizin yaşadığınız hayata koyduğunuz sınırlamayı temsil eder. Siz kendi dünyanızın merkezisiniz.
Şimdi daireyi silin. Artık büyük ya da küçük olmasının hiçbir önemi yok. Geriye sadece nokta kaldı. Şimdi sınırı olmayan bir dairenin merkezindesiniz. Ve istediğiniz hayatı yaşama özgürlüğünü elde ettiniz. "

7/18/2009

ÖZLÜ SÖZ

Mutlu olmayı yarına bırakmak,karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer!Nehir asla durmaz...

Hala sigarayı bırakmadınız mı ? Reçete aşağıda.

Adı : Tütün

Soyadı : Sigara

Baba Adı : Kök

Ana Adı : Yaprak

Doğum Yeri : Toprak

Cinsiyeti : Nikotin

Görevi : Kanser

Adresi : İnsan

Durağı : Dudak

Sokağı : Gırtlak

Caddesi : Bağırsak

Mahallesi : Akciğer

Şehri : Ö l ü m

PLATON

Platon bir gün, ülkenin en büyük bilgesinin yanına gider. Bilge onu karşılar ve oturup sohbet etmeye başlarlar. Platon bilgeye döner ve "Sen bu dünyanın en bilge kişisisin. Sen hayata dair herşeyi bilirsin. Bana öyle bir anahtar ver ki, bütün kapıları açmamı sağlasın." der.Bilge Platon'a döner ve, " Ama bu yükü taşıyabileceğinden emin misin ?" diye sorar."Evet" der Platon, " lütfen bana dünyanın en büyük hazinelerine ulaşmamı sağlayacak sırrı ver.""Bunu bilmek, sana çok büyük bir sorumluluk yükleyecek" der bilge. " Bu sırrı öğrendiğinde,artı k bunu saklayamazsın. Bunu yapman gerekecek. Eğer sırrı öğrendikten sonra uygulayamazsan, o zaman sır seni yavaş yavaş ölüme götürecek. Eğer kullanmazsan, sır senin başına bela olur. Bu çok kritik bir karar anıdır senin için, çünkü hem hazineyi hem de zehri tercih edebilirsin. Bunun için hazır mısın ?"Evet" der Platon. " Bu sırrı taşımaya hazırım. Sırrı kullanacağıma dair yemin ederim sana. Eğer kullanmazsam, o zaman da başıma gelecekleri kabul ediyorum.""O halde yaklaş yanıma" der bilge. " Kulaklarını dört aç ve beni dinle. Sana dünyanın en büyük sırrını veriyorum. Ama bunu bildikten sonra, kullanmazsan eğer,başına büyük bir dert alıcaksın."Bilge büyük bir dikkatle Platon'un gözlerinin içine baktı ve bütün gücü ile sırrı açıkladı."İşte budur dünyanın en büyük sırrı" dedi bilge. "Sana bütün hazineleri verecek olan sır budur. Çok basit ama çok büyük bir sırdır bu."Platon şaşkındı. " Ama bu çok basit" dedi.Bilge o sözünü bitirmeden yine sırrı haykırdı büyük bir sesle, "Yap...""Soru yok, yorum yok, endişe yok.Yalnızca yap.." diye haykırdı yeniden."Sana dünyanın kapılarını açacak olan sır budur işte!" dedi."Eğer muhteşem bir yaşam istiyorsan, o zaman git ve yap... Eğer başarı istiyorsan,zenginli k istiyorsan, git ve yap..."Platon bir şeyler söylemeye çalıştıkça, şaşkınlığını dile getirmek istedikçe, bilge onu susturdu ve "Yap..." diye haykırdı. Platon sırrı öğrenmişti. Artık dünyanın en büyük hazinesine sahipti herşeyi elde edebilirdi. Sadece gitti ve "yaptı"...İşte artık dünyanın en büyük sırrına sahipsiniz. Bu sır hayatınızı değiştirebilir. Bu sır sizi hayallerinizin de ötesine götürebilir. Başarılımı olmak istiyorsunuz, gidin ve yapın. Zenginlik mi istiyorsunuz, gidin ve sadece yapın. Ne istiyorsunuz, sınırlı bir hayat mı yoksa, rüya gibi bir hayat mı?O zaman gidin ve yapın.Bunu başarabilir misiniz?Bunu yapabilir misiniz ?Yapın o zaman!....

7/14/2009

HAZİRAN PARTY 1

2009 HAZİRAN AQUA PARTY VİDEO

HAZİRAN AQUA PERSONEL PARTİSİ











SAATİN AKREP VE YELKOVANI NİÇİN SAĞA DÖNÜYOR?

İlk olarak eski Mısırlılar, güneşin her gün düzenli bir hareketle doğup, belirli zamanlarda gökyüzünün aynı noktalarında bulunup, battığını gözlemlediler ve bunun bir günü zaman parçalarına ayırmada kullanılabileceğ ini keşfettiler.
Böylece güneşin bu hareketinden yararlanarak ilk güneş saatini yaptılar. Bu saat, meydanlık bir yere yüksek bir taş koymak ve güneşin hareketi sırasında, bu taşın gölgesini takip etmekten ibaretti.
Mısır, konumu itibari ile kuzey yarım kürede fakat ekvatora da yakın bir ülke olduğundan, güneş doğduğunda, gölge hemen tam batıda oluşuyor, güneş yükseldikçe gölge kuzeye, yani sağa doğru hareket ederek, güneş batışında doğu yönüne ulaşıyordu. Yani gölge bugünkü tüm saatlerin akrep ve yelkovanında olduğu gibi soldan sağa doğru dönüyordu.
Daha sonraları, pendulumlu, pilli saatlerde de yön değişmedi, hatta sağa doğru dönüşler 'saat yönüne dönüş' diye adlandırılır oldu.
Avustralya gibi ekvatorun güneyindeki ülkelerde, güneş doğarken taşın gölgesi güneye düşer ve güneş yükseldikçe sola doğru dönüş yapar. İlk saat orada keşfedilseydi, bugün akrep ve yelkovan ters yönde dönüyor olabilirdi.

ÖZLÜ SÖZ

GEÇMİŞİ HATIRLAMAYANLAR, ONU BİRDAHA YAŞAMAK ZORUNDA KALIRLAR

VUCUDUMUZ ISISINI NASIL AYARLIYOR?

Vücudumuz ısısını nasıl ayarlıyor?
Vücudumuzun ısısını korumasına kış aylarında üzerimize giysiler giyerek biz yardımcı oluyoruz ama sıcak yaz aylarında üzerimizde çıkaracak bir şey kalmayınca vücudumuz ısısını nasıl ayarlıyor?
Sıcak yaz aylarında vücudumuz ısısını terleme yolu ile koruyor ve ayarlıyor. Beynimizde terlemeyi düzenleyen özel bir bez var. Adı da 'hipotalamus' . Ayrıca derimizin altında yumak görünümlü 2 milyon ter bezi ve bu bezlerin her santimetrekaresinde 400 ince kanal var.
Çevre ısısının artması ile beyin, ciltteki ter bezlerini uyarır. Bu ter bezleri de ince kanallar vasıtası ile, deri üzerine gözle görülemeyecek kadar az bir sıvı salgılarlar. Cilt üzerine çıkan bu sıvı buharlaşırken vücudun ısısını da alır. Aynen esen bir akşam rüzgarından, serinletici bir fandan veya kapı önüne dökülen bir sudan sonra duyulan serinlik hissi gibi cilt soğur.
Gözle görülen ve görülmeyen olmak üzere iki çeşit terleme vardır. Nefes verirken bile terleriz. Bu arada çıkan su buharı gözle görülmez. Diğeri de yüzümüzde, ensemizde ve özellikle koltuk altlarımızda yoğun olarak bulunan ter bezlerinin salgıları sonucu oluşan terlemelerdir. Böylece vücudumuzun bir şekilde soğuması sağlanmış olur.
Aynı çevre ısısında bazıları rahatsız olur ve aşırı terlerken, bazıları da bir rahatsızlık belirtisi göstermez, hallerinden memnun otururlar. Kimileri sıcak yaz günlerini severken, kimileri de kapalı, puslu kış günlerini sever. Peki, bunun tıbbi bir açıklaması var mıdır acaba?
Tıbbi değilse bile basit bir açıklaması vardır. Her insanın vücut ısısı, daha doğrusu önceden ayarlanmış ortalama vücut ısısı aynı değildir. Vücudu 36 dereceye ayarlanmış bir insan, 38 dereceye ayarlanmış bir insana göre, çevresindeki sıcaklık yükselmelerine daha hassastır.Terleme ve dolaşım sistemlerinin termostat düğmesi daha düşük derecelere ayarlanmış insanlar, düşük çevre sıcaklıklarında kendilerini daha rahat hissederler.

NİÇİN GÜLÜYORUZ?

Niçin gülüyoruz?
Böyle de soru mu olur, tabii ki fıkralara, komik laflara ve olaylara gülüyoruz diyebilirsiniz. Ama araştırmalar olayın bu kadar basit olmadığını gösteriyor. Tabii sizler de haklı olabilirsiniz. Gülmek araştırmacılar tarafından yıllarca araştırıldığı kadar karmaşık olmayıp, ilkel atalarımızdan kalan, çevremize uyum ve sosyal hayatı paylaşmakla ilgili bir davranış biçimi de olabilir.
Bebekler doğar doğmaz içgüdüsel olarak ağlarlar ama ancak dört hafta sonra gülümsemeye başlarlar. Anne ve babanın bundan mutluluk duyduğunu hissettikçe bebeklerin gülmeleri fazlalaşır. Gülmek bir çeşit dışa vurum gibidir. Gülerken kalp atışı hızlanır, derin nefes alınır, beyin tarafından 'endorfin' denilen kimyasallar salgılanır. Endorfin ise vücudumuzda gerginliği, ağrıyı azaltır.
Gülmek de üzüntü veya öfke gibi bir boşalma yoludur, ancak bunun niçin böyle olduğu tam olarak bilinmiyor. Şüphesiz hepimiz güldükten sonra kendimizi daha iyi hissediyoruz. Gülerken bedendeki gerginlik, kaslardaki denetimin yitirildiği noktaya kadar azaldığından, sandalyeden düşebiliyoruz veya birçok olayda kendimizi tutamıyoruz.
Gülmek sosyal ilişkilerde mutluluğu paylaşmak gibi görülebilir ama her zaman mutluluk ifadesi değildir. Hepimiz patronumuzun yaptığı bir şakaya (pek komik olmasa bile) gülme eğili-mindeyizdir. Yani güç, karşısında daima tebessüm eden yüzler görür.
Çok yüksek sesle gülmek, gelebilecek tehlikelere karşı sinirsel bir reaksiyon da olabilir. İki insan arasındaki bir mücadelede, bir oyunda güçlü olan zayıfı ezerken de gülebilir. Yani gülmek, gücün ve saldırganlığın bir göstergesi de olabilir. Gülerken insanın yüz ifadesinden mutlu olduğunu herkes anlar ama o yüz ifadesi ile arkasında yatan duygular arasındaki ilişkiyi psikologlar bile hala tam olarak izah edemiyorlar.
Hala bir müsabakayı kazanıp mutluluktan gülmesi gerekenlerin niçin gözyaşları içinde ağladıklarının, ağlaması gereken bir yerde bir insanın yine gözyaşları içinde kahkahalarla niçin güldüğünün sebebi anlaşılmış değildir. Ancak bu arada kahkaha ile gülmekle, gülümsemeyi ayırt etmek gerekir. Gülümsemek kesinlikle insanın, karşısındaki için iyi şeyler hissetmese bile kendisi için bir mutluluk ifadesidir.Yapılan bir araştırmaya göre insanlar 50'li yıllarda günde ortalama 18 dakika gülerken, bu süre günümüzde 6 dakikaya düşmüş bulunmaktadır. Yetişkinlerin günde ortalama 60, çocukların ise 500 kez güldüğü ve bir gülüşün ortalama 6 saniye sürdüğü araştırmacılar tarafından saptanmıştır.

7/10/2009

ETİK TEBRİK


AQUA FANTASY MAVİ BAYRAK HARİTA




KIRILMA VE KAYIPLARIN ÖNLENMESİ

Kırılma;
Servis malzemelerinin sadece Kırılma nedeni iledeğil, aynı zamanda Bozulma, Aşınma, Çizilme, Yırtılma, Çatlama gibi nedenlerden ötürü hasar görerek kullanılamayacak duruma gelmesini veya ekonomik değerlerini yitirmesini de KIRILMA kategorisi içinde kabul etmek gerekir.

Kayıplar ;
Servis malzemelerinin TOPLANMASI, TAŞINMASI, YIKANMASI, DEPOLANMASI ve TESLİM EDİLMESİ sırasında yapılan hata ve dikkatsizlikler sonucu ortaya çıkan maddi kayıplardır.
• fazladan harcanan işgücü
• fazladan harcanan deterjan
• fazladan harcanan su
• fazladan harcanan elektrik
• fazladan harcanan zaman
• fazladan çalışma sonucu makinelerin yıpranması
• fazladan yapılan yatırım (yıpranmış tekstilin yenilenmesi vb.)
• Ayrıca çöpe giden çatal, kaşık, bıçak vb.

Kırılma ve Kayıpların Önlenmesi
Yalnızca işletmelenin maddi değerlerini korumaz, aynı zamanda sağlığımızı da korur.
Çünkü,
Uygun olmayan bir iş akışı, dikkatsizlik veya tedbirsizlik nedeniyle meydana gelebilecek bir kaza, her zaman yalnızca “kırılma ve kayıp” ile sonuçlanmayabilir....... Kimi zaman da ciddi biçimde yaralanmalar ile sonuçlanabilir.

Öncelikli olarak yapılması gereken;
Doğru ve etkin bir organizasyon ile, malzemenin gereğinden fazla hareket halinde olması ve elden ele dolaşımı engellenmelidir.

Daha sonra ve sürekli olarak;
Belirlenmiş olan bu kurallara ve iş akışına uymak, tüm çalışma süresince dikkatli ve tedbirli olmak, tehlikeli ve riskli davranışlardan kaçınmak gerekir.

Masaların toplanması sırasında nelere dikkat edilmeli ?
* Toplama sırasında tepsi, basket, çöp kovası, taşıma arabası gibi yeterli sayıda ve özellikte yardımcı malzemeler kullanınız.
* Bardak, fincan ve sütlüklerin içindeki kalan içecekleri boşaltınız.
* Çatal, kaşık ve bıçakları bir sepet içine toplayınız.
* Tabakalar üzerinde kalan yiyecek artıklarını sıyırınız.
* Tabakları tepsi ve taşıma araçlarına çeşit ve ebatlarına göre dengeli bir biçimde istifleyiniz.
* Toplama için tepsi kullanıldığı hallerde, tepsinin devrilmeyecek şekilde sabitleyiniz
* Masa örtüleri ve peçeteleri toplarken gıda artığı, sigara izmariti, kağıt peçete, kürdan gibi maddelerin olmamasına dikkat ediniz.
* Çamaşırhanede zaman kaybını önlemek için masa örtülerini renkli - beyaz ayrımı yaparak toplayınız.
* Masa örtüsü ve peçetelerin lekeli - lekesiz ayrımını yapınız.
* Masa örtüsü ve peceteleri, kül tablasının temizlenmesi, ayakkabıların silinmesi, çatal - bıçak ve bardakların parlatılması gibi işlerde kullanmayınız.

Bulaşıkların taşınması sırasında nelere dikkat edilmeli ?
* Taşıma yolu üzerinde engeller bulunmamalıdır.
* Taşıma yolu üzerinde fayans kırıkları gibi, sarsılmaya veya
devrilmeye neden olabilecek bir cisim olmaması gerekir.
* Zemin, sürekli temiz tutulmalı ve kayganlık önlenmelidir.
* Bulaşıkhaneye gidiş gelişlerde kullanılan arabaların tekerlekleri
veya ayakkabı ile kirlilik taşınmamasına dikkat edilmelidir.

Bulaşıkların taşınması sırasında nelere dikkat edilmeli ?
* Yeterli sayıda ve uygun özellikte taşıma arabaları ve bulaşık
basketleri kullanılmalıdır.
* Taşıma arabalarına veya tepsilere dengesiz ve aşırı yükleme yapılmamalıdır.
* Yükleme yapmadan önce taşıma arabalarının tekerleklerinin
iyi durumda olduğunu kontrol ediniz.
* Taşıma için bulaşıknaye giden en güvenli ve en kısa güzergah
tercih edilmelidir.
* Bulaşıklar sıyrılırken farkedilmeden çöpe düşmüş çatal, kaşık, vs. olabileceğinden çöpler boşaltılırken dikkatli olmak gerekir.

Depolama işlemlerinde nelere dikkat edilmeli ?
* Depo alanı için bulaşıkhane ve restorant arasında bir yer seçilmesi gerekir.
* Bulaşıkhane ile depo arasındaki güzergahın ve depo zemininin daima temiz ve kuru olması sağlanmalıdır.
* Deponun, hem malzemelerin ve hem de bunları teslim alacak kişilerin rahat hareket edebilmesini sağlayacak büyüklükte olması gerekir.
* Malzemelerin depoda hızlı tanınabilecek, kolay ve güvenli bir şekilde alınıp koyulabilecek şekilde yerleşimi sağlanmalıdır.
* Cam bardaklar, kırılabilen fincanlar, kaseler olabildiğince
yıkandıkları basketle depolanmalıdır.
* Raflardaki malzemelere, sandalye veya merdiven kullanılmadan ulaşılabilmelidir.
* Hasarlı basketler kullanımdan kaldırılmalıdır.
* Depoya taşımada daima servis arabaları kullanılmalıdır.
* Tabaklar istifli halde, bardak, fincan, kase gibi malzemeler ise basketleri ile toplanmalıdır.
* Cam bardaklar, kırılabilen fincanlar, kaseler olabildiğince
yıkandıkları basketle depolanmalıdır
* Türlerine göre ayrılmış halde olan tabakalar, dikkatle üst üste istiflenmelidir.

TROPİCANO REST. GARSON GÖKHAN USUN TEBRİK